12 Ocak 2019 Cumartesi

nizamname





İnceltilmiş camların yeni yeni yaygınlaştığı bir dönemdi.80 li yılların sonu. Bahariye caddesi müşteri profiline uymayan  ayağı şalvarlı, üzeri Hırkalı ve başı düzensiz bir şekilde kapalı orta yaşlı bir kadın, elinde bir şeyler karalanmış kağıdı önümde ki tezgahtan uzatıyor. + 600+100 yazılı akslarını hatırlayamadığım bir reçete.

--Gözlük mü istiyorsun teyze?

--Hee!

--İyi ya verelim o zaman. Nasıl bir şey olsun?

-- Ben bilmem.

--Sen bilmezsen ben nasıl bileyim? Dene bakıyım şu gözlüklerden bir kaçını?

Rastgele bir çerçeve uzatıp, gözüne takmaya çalışıyorum. Başını geriye doğru kaçırıyor.  

--Baan değil. Oğlum’a

--İyi ya oğlun gelsin o zaman, beraber seçelim.

Sesini alçaltarak konuşuyor.

--Burda değil. Dam da o.

 Dam neresi bilemeyecek yaş ta olmama rağmen ilk çıkardığım gözlüğe

--Yapalım buna o zaman

Diyorum.

Hayatın da ilk kez başkası adına yaptığı gözlük alış verişi ile kendisini benim vicdanıma teslim etmiş bir insanın duruşuna sahip bu kadına ,patronumdan azar işitmeyi göze alarak olabildiğince uygun bir fiyata , 1 hafta sonra teslim etmek üzere siparişi alıyorum.

 1 hafta sonra gözlüğü alıp giden kadın, gün içerisinde akşama doğru yanında bir adam ,elinde bir evrakla tekrar kapıda göründü.

--Bu gözlük olmamış.

Evraka bakıyorum.

 ‘’ Hapishane ve tevkif evi idaresine dair Nizamname’’  başlığı altında cezaevine sokulması yasak olan eşyalar ve protezler kısmı içeriğin de yanına kırmızı çarpı işaretli sırayı bana gösteriyor.

   ‘’Mahkum ve tutukluların hekim raporu ile belgelendirilmek sureti ile sağlıkları için gerekli eşyalar madeni  ve cam olmamak koşulu ile kabul edilebilir. ‘’

Anladım. Benim verdiğim metal gözlüğü hapishane idaresi kabul etmemiş.

--Sorun değil. Canını sıkma şimdi değiştiririm

Diyerek, metal çerçeveden çıkardığım camları bir çay içimi zaman da kemik bir çerçeveye aktarıp veriyorum. Arada konuşmayı da ihmal etmiyorum.

--Oğlun niye damda?

Kadının suskunluğuna rağmen yanında getirdiği adam konuşkan.

--Kaçakçılıktan.  Bulgaristan dan mal getirirken yakalandı. O da mal olsa. İngilizce kitaplar falan.

Aklım almadı. Kan davası, namus cinayeti, eşkıyalık falan olsa anlayacağım.

--Allah Allah ! Kitabın da kaçağı mı olurmuş ? Yasak yayın falan mı getirdi yoksam?

-- İngilizce ve yardımcı ders kitapları işte.

--Allah kurtarsın . Kitapsa mesele yok. Tez zaman da çıkar inşallah.

 Adam umutsuz.

---İnşallah . Ama çok zor. Şimdi oruca yatmışlar.

  Teselli vermeyi çok beceremediğimden, tekrar

 --Allah kurtarsın diyerek teslim ettiğim gözlüğe fazladan bir penyeden kesilmiş silme bezi koyup  uğurluyorum.

Devamın da atölyeye geçip Ergun’a takılıyorum. Kasetçalarında ki Grup Yorum’a beraber eşlik ediyoruz.

Mahpushane duvarında bir çift güvercin,

Bugün efkarlıyım yârime haber verin.

Baudelarie

Bir yemekli toplantıda ünlü ama hayli yaşlı bir aktriste iltifat olsun diye erkekler ömürlerinin kaç yılını verebileceklerini konuşuyorlardı. Masanın bir ucunda kendi dünyasına dalmış Baudelaire'in suskunluğundan alındı aktrist.
- Ya siz, dedi. Benim için ömrünüzün kaç yılını verirdiniz?
Baudelaire gülümsedi:
-Aman hanımefendi, ihtiyacınız mı var?..