30 Mart 2019 Cumartesi

Bernard Shaw tespiti


Bernard  Shaw, bir dostunun evine yemeğe gitmişti. Yemek sırasında bir viyolanselist küçük bir konser vermişti. Konserin sonunda ev sahibesi viyolenselisti nasıl bulduğunu sordu Shaw'a
Shaw, 
- Bana Paderevski'yi anımsattı; dedi.
Kadın şaşırdı:
- Ama Paderevski vıyolonselist değil ki!..
Shaw'ın yanıtı oldukça kısaydı:
- Bu da öyle...

20 Mart 2019 Çarşamba

gözlük kullananlar suçlu



"Baba, okulda biz Hitler’i işliyoruz. İnsanlar nasıl bu kadar aptal olabildi ve onu seçtiler?

"Kolay çözümler vaat ediyordu çünkü!"

"Baba ne demek istiyorsun?"

"Bak, bu böyle işler:
Diyelim ki iktidarı istediğini varsayalım. Öncelikle seni seçen seçmenler gerekiyor. Seni seçmek için bir nedenleri olmalı. En basit neden: Sen onların bir şeyden korkmalarını sağlarsın ".

"Bu nasıl işler baba?"

". Sen onlara nefret ettikleri ve korktukları bir düşman vermek zorundasın " Diyelim ki: Gözlük kullananlar. "

"Neden gözlük kullananlar?"

"Bütün suçların % 65'i gözlük kullanan insanlar tarafından işlendiğini biliyor muydun? Ve polis buna karşı hiçbir şey yapmıyor. Aksine, daha da teşvik ediliyorlar sanki!"

"Delilik! Bu konuda ne yapılabilir baba?"

"Ve işte hemen düştün tuzağa. Sen benim rakamların doğru olup olmadığına dair hiçbir şüphe duymadın. Ki ben sadece kafamdan uydurdum bu rakamları."

"Ah - nasıl kontrol edebilirdim ki?"

"Hitler zamanında zordu bu elbette. Bugün biraz google ile araştırman yeterli. Ya da oturup biraz düşünmen gerekli.

20 ve 30 yaşlardaki gözlük kullanıcıları en kötüleri. Geçenlerde bu gözlük kullananlardan biri küçük bir kızı öldürdü ve bir terapi cezası aldı, ölen kızın anne ve babası kızlarına sahip çıkamadıkları için hapis ile cezalandırıldı!"

"Bu şimdi doğru değil demi baba?"

"Hayır, bu kesinlikle doğru. Facebook’a bir bak, şu an herkes tarafından paylaşılıyor. Düşünsene bu gerçek olmasa, uydurulmuş olsa, binlerce insan bunu paylaşır mıydı?"

"Puhhhh. Ve biz bu konuda ne yapıyoruz?"

"Paylaşmaya devam edeceğiz, protesto edeceğiz, yollara çıkacağız. Gözlük kullananları hapse atmalıyız ki, kendimizi yeniden güvende hissedelim!"

"Bu bizim ülkemizde mümkün mü?"

"Hangisi daha doğru? Bu tür suçluların haklarını korumak mı, yoksa tüm halkı bunlardan korumak mı? Rende yapılan yerde talaş olur elbet "

"Halk daha önemli, değil mi?"

"Biz bazı yasaları değiştirmek zorunda kalacağız bunu yapmak için. Polisimizin daha fazla güçlenmesi gerekiyor, o zaman biz yine güvende oluruz. Bizi ve özgürlüğümüzü koruyan güçlü bir ele ihtiyacımız var anlıyor musun?"

"Evet, bu mantıklı geliyor."

Gördün mü? Bu böyle işler. İlkin bir günah keçisi ararsın. Hedef grup çok büyük ya da çok küçük olmamalıdır. Bu gruptaki insanlar tarafından işlenen bir suç bulursun. Her grupta suçlular da vardır. Eğer suç işleyen bulamazsan bir suç icad eder ve tüm insanlar inanana kadar bunu iddia edersin. Sonra "halkın öfkesi", gelir ve sen buna ses çıkarmazsın. Sonra bir seçim kazanabilir ve yasaları değiştirirsin. Sonunda bu öyle bir noktaya ulaşır ki, seni korumaktan ziyade, sana baskı uygulamaya başlar, fakat sen bunu gözardı etmiştin. Buna otoriter hükümet denir. Nazi Almanya’sında olanlara bir bak, Sovyetler Birliği'nde, Çin'de, vb "

"Peki bunu nasıl önleyebiliriz?"

"Düşünerek oğlum. Her şeye inanmamaktan korkmayarak, hey şeyden şüphe duyup sahihliğini araştırarak. Ve sadece acele etmeden düşünerek, fesata karışmayarak. Sonra, gözlük kullananlar tehdit olmaktan aniden çıkarlar."

"Baba, neden gözlüğünü takmadın?"

Davicii Stefanovv
Çeviri: Turgay Uçeren

 

13 Mart 2019 Çarşamba

Göç

--A be alasın sevdiceğine bir gözlük?
Ah Hatice abla ah! Akşam akşam nerden geldin aklıma? Nerden geldiği belli aslında. Müşteri masası üzerinde gördüğüm bir demet papatya  beni tee geçmişlere götürdü. Şimdi ay da yılda bir karşılaştığımız bu güzellikler Hatice abla ile beraberken günlük, alışılmış şeylerdendi. Her gün  sabah içeri girerken  önce bir demet karanfil, papatya artık o mevsime özgü ne çiçek var ise onu benim masama koyar,sonra üstünü çıkarır, ortalığı bir güzel temizler ,sonrasında da beraber kahvaltı yapardık.
Belediye önünde ki tezgahı elinden alınınca çevre esnafı dolaşarak çiçek satıcılığı yapan Hatice abla ile dükkan önünde çiçek satmaya başladığı zaman tanışmıştım. Laf olsun diye 
--Ben de çalışır mısın kız?
Diye sorduğumda alay ettiğimin farkında olarak
--Daa neler? Sen ister misin ki beni? Demişti.
--Neden olmasın diye uzattığım oyunu
--Çevren geniş. Tanımadığın  insan yok.
Bir şaka sonucu başlayan birlikteliğimiz 5 yıl kadar sürdü. Gecekondu muhiti olmamız sebebiyle ( ki, 80 li yıllarda burada dükkan açmamı kafamı peynir-ekmekle yediğime yoran dostlarıma rağmen) Hatice Abla’nın çevreyle ilişki kurmam da bayağı bir yardımı olmuştu. 
Zaman için de muhafazakarlaşan semtim de baş örtüsü ile okula alınamayan bir kızımıza kucak açtım. Onunla beraber dükkanımda ki orta karar gözlükler yerini, Sedanur’un getirdiği sınıf atlamaya çalışan hali vakti yerinde muhafazakar ailelere hitap eden üst grup çerçeveler ve gözlüklere bıraktı.
 Seda şimdi, İller Bankasında müdür yardımcısı oldu.
Semtimiz de büyüdü. Zenginleşen Karadenizli ve Muhafazakar kesimler kentin daha güvenlikli,daha modern ve korunaklı sitelerine göç edince birden entelektüel ve bohem bir yaşamı seçen eğitimli ve bir kısmı eşcinsel kesimlerin gözdesi oluverdik.
 Onlar da bereketi ile geldiler. Eski zengin çevremi kaybettim diye üzülürken ,bu yeni gelenler dükkanda tapon diye nitelendirilecek ne varsa silip süpürdüler. Tabii, bun da Orkun’un da payı var. Gündüzleri benim dükkan da ,akşamları da rock bar da şarkı söyleyen Orkun’un emeğini inkar edemem. Bir de zevkli çocuk. Kime ne yakışacağını çok iyi biliyor.
Şehir nefes alamıyor artık. Büyüdü de büyüdü Benim 30 yıl önce ki gecekondu diye nitelendirilen dükkanım şimdi merkez de gözde bir yer. Bu kadarını tahmin etmemiştim. 
  Zincir mağazaların, ithalatçı firmaların kendi perakendelerini açtığı ,en son teknolojik gelişmeleri takip edip neredeyse el değmeden gözlük yaptıkları bir süreçte ben insana yatırım yaptım. Elemanlarımdan bu işi meslek olarak seçebilecekleri  üniversitelere gönderdim, diplomalarını aldırdım. Hepsi de kendi işini gücünü kurdu. Pişman mıyım? Haşa ! Hatta tatlı bir keyifte var üzerimde. Dükkanınızın müşterileri, hastaları bile sizde bir iz bırakırken bunca yıl beraber çalıştığınız insanlardan etkilenmez olur musunuz? Bir süre sonra beraber çalıştıklarınıza da benzersiniz. Ya da onlar size benzer. İtiraf edeyim çok şey de öğrendim onlardan.
Bir zamanlar 
--Abe alasın bir gözlük?  Diye kapı önünden gelen geçene laf atan Hatice abla dan şimdi ,
--asbah jamiliana jiddan  diyen Sara Ronia'a  dek göç yalnız ülkemiz de ve dünya da değil,çalıştığımız mekanlarda da sürüyor. Ve dünya dönüyor.

12 Mart 2019 Salı

Çeçen'in kulağı


 Çeçenin biri televizyonunu tamire götürmüs. Sormuşlar nesi var diye. Oda bilmiyorum, bir aksam televizyon izlerken dantel tığı ile kulağımı karıştırıyordum Karıştırırken kulağım birden feci şekilde ağrımaya başladı ve televizyonun sesi de ayni anda gitti demis.