30 Haziran 2020 Salı

CEM KARACA

Cem Karaca, Bakırköy de oturduğu dönem de  Mahalle bakkalı önünü keser.
-- Cem abi, yeni plağın çıkmış. Hayırlı olsun. Artık imzalı bir plağını verirsin..
--Olur diyor Cem.
--Sen de imzalı bir kangal sucukla, imzalı bir kalıp peynir versene. ( MAHMUT ÖZEN)

KİLLİNG

Eminönün de Killing filmi çekiliyor. Killing haliçe atlayıp yüzüyor. Tek başına sahile çıkan Killing halkı bayağı bir korkutuyor. Üstüne bir güzel dayak falan yiyor. (Sunay Akın)

İslam Çupi

Şilep kamarotluğundan emekli Cemil'le , İslam Çupi köprü altında otururken bir Sovyet gemisi boğazdan geçiyor. Cemil,
--Aha..komünizm geliyor.
İslam çupi,
--Ulan Cemil, bir kişinin balık tutup, 400 kişinin seyrettiği bir ülkeye komünizm gelir mi?
HEY GİDİ GÜNLER- İSLAM ÇUPİ

26 Haziran 2020 Cuma

KAZIM KOYUNCU

  Kazım Koyuncu dinlerken yakaladığım yeğenime sordum.
 - Sen ne zamandan beri Kazım koyuncu dinliyorsun?   
verdiği cevap çok hoşuma gitti.              
  Amca aslında ben dinlemek istemiyorum ama o zorla dinletiyor…… Ahmet Kaya gibi…CEMİL CEBECİOĞLU

24 Haziran 2020 Çarşamba

Rodin'in heykelleri

Rodin, hiç bir heykelini bitirmezmiş. Ufakta olsa bir taş kalıntısı falan bırakırmış. ''Neden böyle yapıyorsun? '' diyenlere
--Heykel olduğu anlaşılsın
diye cevaplarmış.

Dil sürçer bazen

Fıkra anlatmakta bir sanattır. 
Nasrettin Hoca'nın biri, bir gün bir kahveye girmiş demiş ki....
Bu saçmalamayı ben en ciddi halimle yaptım. Benim için utanç verici bir şeydir. (Müjdat Gezen)

ALMANYA

Bir Türk Almanyaya iş bulmaya gelmiş. Bulmuşta. Ama pek memnun değil. Sormuşlar buna
--Almanyayı nasıl buluyorsun?
Dudak kıvırarak cevaplamış.
--Ya iyi güzel de çok Alman var burda. MÜJDAT GEZEN

Muammer Karaca

-Bir gün konservatuvar öğrencisi bir arkadaşımız bizi ziyarete geldi. Sakal bırakmış. Muammer Ağabey bunu gördü:
-'O ne orandaki kıllar'
-'Sakal efendim'
-'Neden bıraktın'
-'Rol gereği'
-'Yok yahu, demek rol gereği. Öyleyse topal rolü oynaman gerekse bacağını kıracaksın. Öyle şey olmaz. Tiyatro 'gibi'dir. Eğer pis bir dilenciyi oynuyorsan bile önceden tıraşını olacaksın, yüzünü gözünü yıkayacaksın, sonra makyajla kirlenip, pis dilenci olacaksın.(Müjdat gezen)'

23 Haziran 2020 Salı

Aydın Boysan içiciliği

 Melih Aşık bir gün dayanamayıp şöyle demişti:
-Aydın Ağabeyi içmeye çağırmayalım!
-Neden?
-Herkes onu içmeye çağırıyor. O da kimseyi kırmıyor. Çağıranlar üç dört ay içmiyorlar, Aydın Ağabey ise her akşam içmek zorunda kalıyor.

22 Haziran 2020 Pazartesi

AST OYUNCULARI

AST Tiyatrosunun kurucularından Şair Asaf Çiğiltepe, , ''Godot'u Beklerken '' adlı oyunun açılış gecesinde toplam 4 seyirci geldiğini görünce hayal kırıklığı içinde sahneye çıkar.
--Sakın bizi yuhalamayın. Sizden çoğuz. Aşağıya iner, hepinizi döveriz. ( SELÇUK ALTUN)

12 Haziran 2020 Cuma

BABA-KIZ

--Makale falan yazarsan getir de okuyalım.
--Sen anlamazsın ki baba onları.
--Olsun. Biz adını okuyalım yeter.

Bayburt il olunca

Bayburt il olmadan atanan bir memur, bir iş için terzi aramaktadır. Kendine tavsiye edilen Terzi Mustafayı bulmak için  meydandaki bir boyacıdan yardım ister. Boyacı tarif etmiş.
--Düz git, sağa dön orada.
Bayburt, kısa bir zaman sonra il olur. Memurun, tekrar terziye işi düşer. Ama nerede olduğunu unutmuştur. Aynı boyacıya sorar.
--Terzi Mustafa'nın dükkanı nerede?
Adam ,Bilmez.
--Aman, koca şeher. ne bilen ben nerede?

Meleğin terliklisi

Kilise duvarlarına fresk çizilmesi için tutulan ressamı denetleyen rahip, küplere biner.
-- Skandal ! Meleklere terlik giydirmişsiniz.
Ressam , umursamadan
-- Rahip efendi.demiş.
 Siz terlik giymemiş melek gördünüz mü?

Churcill'in gazı

Churcill'e, parlamentoda rastlayan İşçi partisi lideri Bevan, başbakan'a göbeğini göstererek takılır.
--Hamile misiniz sayın başbakan?
 ''Evet'' der Churcill.
--Bebek kız olursa kraliçemizin adını, erkek olursa kralımızın adını koyacağım. Karnımdaki bebek değil de gaz ise, ona da sizin adınızı vereceğim.

Hoca'nın eşeği

Nasreddin Hoca, eşeğe ter binmiş giderken, bir köylü sebebini sorar.
--Arkadan gelen düşmanlarımı göreyim diye.
Köylü,
-Ya önden gelen düşmanlar?
diye sorunca, Hoca'nın cevabı hazırdır.
--Önden gelen düşmanı eşeğim bile görür.

Manitu

Yaşlı kızılderili ölünce Manitusuna kavuşmuş. Kızılderili ona uğradıkları soykırımı gülümseyerek anlatmış. Manitu;
--Bu hiç komik değil . demiş.
Yerli, cevaplıyor.
- Evet. Orada olman lazımdı

11 Haziran 2020 Perşembe

Aliya İzzet Begoviç

Bosna savaşın da bir Bosnalı komutan Aliya İzzet Begoviçe gelir.
-- Falanca sırp kasabasını kuşattık. Askerler emir bekliyor. Biz de Sırplar gibi kasabaya girince talan yapıp, kadınları kızları taciz edelim mi?
Aliya kızar.
--Sırplar bizim öğretmenimiz değil.

6 Haziran 2020 Cumartesi

patates

“Lincoln başbakanken bir genç iş istemek için huzuruna çıkmış. Konuya girmeden önce de dedesinin, babasının, amcasının iç savaş sırasında gösterdikleri kahramanlıklardan, bu yolda hayatlarını bile feda ettiklerinden bahsetmiş. Lincoln delikanlıyı sakin sakin dinledikten sonra tepkisini şöyle dile getirmiş: -Evlât, sen bana patatesi hatırlatıyorsun. Zira onun da en iyi tarafı, -işe yarayan kısmı- toprak altındadır.”

karikatür

“1870lerde New York, William Marcy Tweed’in liderliğini yaptığı bir “çete” tarafından yönetilir. Tweed çetesi, şehri ve şehrin zenginlerini yağmalamaktadırlar. Dönemin gazete ve dergileri, Tweed çetesine karşı savaş açar. Ancak çete üyeleri aleyhlerinde çıkan yazılardan çok karikatürlerden rahatsız olmaktadırlar. Tweed isyanını şu sözlerle dile getirir: “Bir son verin şu lanet olası resimlere! Gazetelerin yazdıkları umurumda değil, benim halkım okuma 50 bilmez ama bu resimleri görebilirler.” Yargılanma sürecinden geçen Tweed, kaçar, ancak bir İspanyol gemisinde çalışırken, karikatürlerden tanınarak ihbar edilir” (Aktaran Gönenç ve Cantek 2010: 28).

Yahudi general

“Führer, bir hahama savaşın niye kötü gittiğini sorar. 'Yahudi generaller yüzünden' der haham. Hitler, 'Bende yok ki' diye gürler. Haham: Ama ötekilerde var.

fasulye

ç harpleri bittiği sıralarda bir köylü Belgrada gelince sıkışır, bir köşede gürültülü yellenir. Bu sırada oradan geçen milis hemen köylünün yakasına yapışır ve:
— Köylü: «Affedin kimse yok sandım karnımda gaz yapmıştı.»
— Milis: «Kes ulan sesini sana neden yaptın diyen yok.
Söyle fasulye'yi nerden buldun, partiden neden sakladın onu söyle. 

coğrafya

Saf geçinen meraklı bir anne Filibe Lisesi öğretmenler oda
sına dalar. Oğlunun, ders durumunu teker teker öğrenir. Hepsinden çok iyi not almasını normal karşılar. Resim dersinden 4 alışına kızar da kızar. Hele coğrafya dersinden 1 alışını umursamaz bile. Bu duruma Coğrafya hocası alınarak sorar:
- «Resim dersinden 4 aldığına kızdınız da, Coğrafya dersinden bir alışına kaale bile almadınız.»
Anne: «Eee bu oğlumun kabahati değil. » 
Öğretmen: «Ya kimin kabahati var, yoksa benim mi?» Anne: «Senin de yok öğretmen bey.»
Öğretmen: «Öyleyse kim kabahatli?»
Anne: «Eee beni söyletme!... Çocuk seyahat edemezse, göremezse ülkesini nasıl öğrenir…»Balkan Pazarı

höllük

Bir aile Konya Lale Bahçedeki bağ evlerine göçerken Aydoğdu da şimdiki tapu dairesinin yanından geçiyorlarmış. Adam at arabasını sürüyor, hanımı ile çocukları yürüyor zira at arabasında yük dolu. O zaman yani tapu dairesinin olduğu yolun iki tarafında da askeriye var. Askerler sabah talimindeler. Ama duvarın iç tarafındalar, sadece sesleri duyuluyor. Askeriyenin içinden bir ses duyulur sert bir komut “Bölük dur”. Kadıncağız hemen durur. Oğlu bakar, “Niye durdun ana?” “Baban dur dedi ya oğlum” der, oğlan “Ne babası ana, o askerlere dir gomutanları, babam değel” deyince kadın. “Vurgunu yiğin gelesice herif bende akıl mı godu bana höllük höllük  diye diye”. 

Meğer kadın biraz uzun ve kilolu imiş kocası her zaman çağırırken höllük dermiş.

yalancı şahit

Eskiden mahkemeler Konya Hükümet binasındaydı. Bir gün bir ailenin mahkemeye işi düşer. Oğlanın yaşını büyütmek gerekmektedir. Hakim akraba olmayan şahit ister. Sağa sola sorarlar. “Merak etmeyin her zaman bu işleri yapan biri var şimdi burada, onu şahit olarak mahkemeye sokarız” derler. Mahkeme biter, baba yalancı şahide sorar:
– Oğlum ihtiyaç olursa seni nerede bulabiliriz?
– Amca hiç endişelenme, beni ne zaman ararsanız Kapı Camiinde imamın arkasındayım. b.pakman

votka ve Gorbaçov

Moskova’da bir votka dükkanının önünde beş kilometrelik bir sıra vardır. Adamın biri çok sinirlenir ve Gorbaçov’u öldüreceğim diye sıradan çıkar. Bir saat sonra döndüğünde sorarlar: "Gorbaçov’u öldürdün mü?" "Hayır," der adam "Onun sırası daha da uzundu

4 Haziran 2020 Perşembe

ERKEK ŞAİR SEBEBİ

can baba'ya sorarlar: 
- neden iyi şairler hep erkek?
- can yücel cevap verir:
- ne bileyim evladım biz sikimizle mi yazıyoruz?

EFLATUN NURİ

Bir gün ortaokulda jimnastik dersindeydik. Ögretmenimiz "Herkes soyunsun" dedi. Ben "Hastayım hocam, atesim var" dedim. Elini alnıma koydu. "Hayır, bir şeyin yok" dedi. "Ama hocam" falan dediysem de inanmadı. "Döverim soyun" diyince pantolonumu indirdim. Bütün arkadaşlar "Eflatuuun!, Eflatuuun!" diye bağırdılar. Çünkü afedersiniz, haminnemin eflatun renkli paçalı donunu giymiştim. O günden sonra herkes bana eflatun dedi 

lüks hayat ve Nazım

  CEMAL REŞİT REY' den bire bir dinledim.
1933’de Onuncu Yıl Marşı’nı besteliyormuş. bir taraftan. Bir taraftan da Lüküs Hayat’ı. Yetiştiremiyor. .Çare yok. Nazım 'dan yardım istemişler.‘Kasım ayında prömiyer yapacağız, ne yapalım’ dedik…”diyor.

Lüküs Hayat’ta büyük bir sınıf çatışması vardır. Kesinlikle. Üstü şekerli olarak bu kadar güzel anlatılıp eleştirilemez. Bire bir Nazım’ın sözleri o belli. Yalnız resmi hizmet olduğu için Şehir Tiyatroları, telif ücreti verebilmek için imza atması gerek Nazım’ın. Nazım; ‘benim ismim çıkmış dokuza, inmez sekize’ der. ‘İsmimi vermem’ diyor. Bunun üzerine Muhsin Bey cebinden 75 lira veriyor. Otele borçları yüzünden. O isim senelerce üstü örtülü olarak kaldı. ZİHNİ GÖKTAY

PUTİN FIKRASI

 Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin,  bir toplantı esnasında fıkra anlatıyor.
'' Eski bir askerin yanına oğlu geliyor ve asker oğluna soruyor:
– Burada bıçak vardı, nerede?
-Kızma, ben onu komşu çocuktan aldığım saatle değiştirdim
– Saati göster. Evet güzel. Eğer yarın yanımıza mafya gelirse, beni, anneni, kardeşlerini öldürürlerse, kız kardeşini taciz ederlerse… Onlara ne söylersin? İyi akşamlar, Moskova saatiyle 12:30’mu diyeceksin?”
Salondaki herkes bunun üzerine güldü ve Putin fıkranın ardından “Askeri giderlere ciddi paralar harcayacağız” dedi

Tarikat farkı

Nakşî, Kadirî ve Babaerenler bir araya gelip sohbet ediyorlar. Başlamış Nakşibendî tarikatı üyesi öğünmeye:
− Biz bir zikre başladık mı Tanrı’nın Esmâ-ül-Hüsnâsından [Allah’ın güzel isimlerinden] bin tanesini hemen çekeriz…Kadirî dayanamayıp söze karışmış:
− Bin bir şey mi? Biz, en az iki bin tanesini birden çekeriz.Babaerenler susuyor. İkisi birden sormuşlar:
− Erenler, siz kaç tane çekersiniz?Babaerenler:

− İmanım, bizimki hiç belli olmaz. Eğer ayakta isek bir küçüğü rahatlıkla çekeriz. Amma oturuyorsak, canlar muhabbet ehli ise, yani muhabbet kavi ise… Hüüü! Hüüühü! Çekmenin sınırı ve sayısı mı olur?

Tekke

Ali Çetinkaya, bir dervişle sohbettedir.
− “Babaerenler tekkeleriniz de kapandı, bundan sonra ne yapacaksanız?” der.
Babaerenler:

− “Bre Ali Bey, bizim Tekkelerimizi kapatmaya Allah’tan başka kimsenin gücü yetmez. Çünkü iki can bir dem [içki] bir araya gelince tekkemiz kurulmuş olur” diye yanıt verir?

Kıbrıs Eşeği

sadrazamlarının en nüktedanlarından biri olan koca Ragıp paşa sadrazamlığı sırasında ulemadan bir zatı kıbrıs’a kadı olarak atamış. atadığı kadı hem teşekkür etmek hem de kıbrıs’tan bir isteği bulunup bulunmadığını sormak için koca Ragıp Paşa’yı ziyaret etmiş.
ragıp paşa, kadı’nın bu hareketinden memnun olmuş, dönüşünde mümkün olursa bir kıbrıs eşeği getirmesini rica etmiş. kadı efendi "baş üstüne" deyip ayrılmış. üç yıl kıbrıs’ta kadılık yaptıktan sonra istanbul’a tekrar dönmüş. dönünce ragıp paşa’yı yine ziyaret etmiş. kadı ziyaretini bitirip ayrılacağı sırada ragıp paşa, kadının hiç eşekten filan söz etmediğini görünce hatırlatmak zorunda kalmış:
— sizden bir ricada bulunmuştum, bana bir kıbrıs eşeği getirecektiniz?..
bunun üzerine kadı hayıflanmış:
— aah efendimiz, vallahi unutmuştum, şimdi sizi görünce hatırladım!
ragıp pasa tası gediğine koymuş:

— zararı yok kadı efendi, siz geldiniz ya…

coğrafya

   İngiliz'in köylü kentli demeden önüne geleni asker yazdığı dönemdi. Yazdıklarını da kısa bir eğitimden sonra cepheye sürerdi. İkinci dünya savaşı bitince bir çoban köyüne döner. Köylüleri çevresini sararlar. Başlarlar sormaya: -İtalya'ya gittin mi? -Gittim. -Ya Fransa 'ya? -Almanya'ya bile gittim. -Demek ki sen coğrafyayı iyi bilirsin. -Füyt. İki hafta da orada kaldım.

Mersin İsyanı

Avrupaya kapağı atmayı düşünen vatandaşlarımızdan biri, sığınmacı olarak kaldığı  Almanya da  3. kez  oturum alamamasını Berlin de bir kahve de arkadaşlarına anlatıyor.
--Polise dedim işte. Can güvenliğim yok. Siyaseten yakalanırsam hapse gireceğim falan.
Polis dedi nerelisin?
dedim. Amasya..
--Amasya kürt mü?
Yok dedim isyan da biz sürgüne gelmişiz.
Ne isyanıymış bu dedi.
 Allah benim belamı versin. Ağzımdan Mersin isyanı lafı çıkmasın. Dersim diyeceğime Mersin dedim. Polislerde gülmeye başladı.

Kıbrıslı Mücahitler

1964 yılında mücahitlere moral vermek için Türkiye den sanatçılar geldiler.Beşparmak dağlarına gittiler. İçlerinden en genç olan bayan sordu. -Hain düşman nerededir? Deyip, gösterilen yöne ateş ettiler. Sonra da mücahitlere döndüler. -İşte kardeşlerim geldik. Akşama kadar yanınızdayız. Yaşamı sizinle paylaşmaya geldik, dediler. İçlerinden genç bir mücahit, dileğini  dile getirdi.. -Ne olur gece de kalınız

coe cocker ve Arnavutlukta

Enver Hoca, SSCB'ye tavır alınca Rus kadınların çoğu ülkeyi terk etmiş. Geriye sadece 5-6 kadın kalmış.
Bunlara KGB casusu muamelesi başlamış ve birinin evi basılmış.
Arama sırasında ev sahibinin oğlunun dolabında Amerikalı şarkıcı Joe Cocker'ın posteri bulunmuş ve delikanlı hemen gözaltına alınmış.
Stalin döneminden kalma o kamuya açık mahkemelerden birine çıkarılmış genç adam.
Savcılık Joe Cocker'ın şarkıcı değil de CIA ajanı olduğunda ısrarlıymış.
Genç adam bu posteri sosyalist enternasyonel çerçevesinde Arnavutluk'a gelen bir arkadaşının verdiğini söylese de ikna edememiş veya mahkeme zaten onu mahkûm etmekte kararlıymış.
Beklenilen de gencin CIA ile işbirliğini kabul edip özeleştiri yapmasıymış. Çocuk yazılı bir savunma ile tam kendini temize çıkaracakken, sahte bir tanık çıkıp,
 genci Joe Cocker'la bir plajda gördüğünü söylemiş.

Nasreddin Hoca

Nasreddin Hoca’ya gelen kadın hasta yatan evladı için dua ister. Hoca: “Hak-ta’âlâ şifâ vermesün! Başını hastalık yasdığından kaldırmasun!” diyerek beddua eder. Kadının kendisine kızması sonucunda Hoca başına gelen bir olayı naklederek: “Şimdiki zamânda du’âlar ‘aksiyile kabûl oluyor.” der. Neticede çocuk iyileşerek sağlığına kavuşur (Boratav 2007: 211-212).

İncili çavuş

 Bekri Mustafa'yı İncili Çavuş zamanında Acem'den elçi gelmiş, name getirmiş. İncili Çavuş'u elçiye nedim tayin etmişler. Bir gün elçi ile İncili bir aradayken ezan okunmuş, ikisi de abdest almak için kalkmışlar, İncili Çavuş ayağını yıkarken, İranlılar mezheplerine göre ayak yıkama yerine mesh ettiklerinden, elçi İncili'ye dokundurmak isteyip, demiş ki; - Ayağını ne yıkarsın, ayağında poh mu var? İncili elçinin yüzünü yıkadığını görünce sormuş: - Ya sen yüzünü neden yıkarsın, yüzünde poh mu var ?97

1 Haziran 2020 Pazartesi

Hababam Sınıfı

Babam, 12 Eylülden sonra tutuklanmıştı.Mustafa Ekmekçi'nin çabalarıyla tedavi görmek için senatoryuma yatırıldı. Tüberküloz olmuştu.Hastane koğuşunda başında 2 silahlı jandarma eri bekliyorken,ayaklarından da karyolaya kelepçeliydi.
O günlerde babam Rıfat Ilgaz koğuşta yatarken,televizyonda Hababam Sınıfı gösteriliyormuş.Askerler filmi izlerken , kahkahalar atıyorlarmış. Koğuştan biri,
--O izlediğiniz film var ya.O ayağını karyolaya bağladığınız adamın eseri
demiş.Ve askerlerin gülme sesi kesilmiş.  AYDIN ILGAZ