31 Mayıs 2021 Pazartesi

ULUS- KASIMPAŞA

Refik Fersan, uzun süredir görmediği dostu Mesut Cemil'i arar. --Nerdesin Mesut? --Ankaraya taşındım. Radyoya yakın diye Ulus ta oturuyorum. --Aman Mesut diye hayıflanır Refik bey. Ankara da Ulusta oturacağına, Kasımpaşa da ayakta duraydın ya ! (Ayfer Kurt)

22 Mayıs 2021 Cumartesi

KOMUTAN EŞİ

Emir eri, birlik komutanına yaklaşmış ve şöyle demiş: Efendim yaklaşık 2 yıldır sizin emriniz altında çalışıyorum ve size eşinizin bana karşı tavırlarına artık katlanamadığımı ve mümkünse bana tekrar bölük içerisinde bir görev vermenizi istirham ettiğimi söylemek isterim. Komutanı merhametle elini genç askerin omzuna koymuş ve şöyle demiş: Dinle evlat, ben sığınabileceğim bir bölük olmadan 20 yıldır onunla yaşıyorum ve ona katlanıyorum. Sen de benim gibi sabret!”  Güney Avrupa Bengal Muhafızları Komutanı General John Hubboden  

ORHAN VELİ KİTABI

Orhan Veli 'Karşı'yı çıkarmış. Meyhane'de rastlaştık. Ben: - Uğurlu, kademli olsun, kitabın çıkmış. Alacaktım, ama meteliğim yok. Kitaptan varsa bir tane ver. Bir kadeh de şarap ısmarla .Orhan, o sevimli gülümseyişi ile güldü - Otur bakalım, dedi.Garson'a seslendi - Mustafa, Şinasi'ye bir bardak şarap!...Sonra gazetelerin arasından 'Karşı'yı çıkardı. İlk boş sayfasına bir şeyler yazdı - Al kitabını, dedi. Aldım, yazdığı yazıyı okudum. Bakın ne yazmış --'Şinasi Nahit Berker'e ilk fırsatta satacağını tahmin ettiğimbu kitabı Satış anında kolay yırtılabilmesi için ithafımı bu sayfalara yazdım. 12.XI.1949 Orhan Veli' " ŞİNASİ NAHİT BERKER

21 Mayıs 2021 Cuma

ANNESİ- KIZI

şair Necati, rind adamdı. İçki kullanırdı, bundan ötürü de sofumeşreb kimselerin hücumuna uğradı... Bir gün bir dostuna: —  Ne oluyor bu adamlara canım!... dedi... Ve şu beyti, söyledi :Ben üzümün suyunu severim, Sofi dânesin Zira kimi kızını sever, kimi anesin!... Bu mevzuda bir zarif fıkra vardır... Atatürk Beykoz’da verilen bir ziyafete gitmişti. Bir imam efendinin nüktedanlığından bahsedildi. Maalesef ismini öğrenemediğimiz imam efendi büyük adamın sofrasına getirildi. Atatürk rakı verilmesini işaret edince efendi özür diledi; Atatürk:—   Aman hocam, dedi, üzümü yiyorsun... Bu da onun suyu.. İmam efendi:Efendim, dedi, ben anasiyle evliyim... Kızına nikâh düşmü- yor..HİLMİ YÜCEBAŞ

KÖÇEK NEŞET

Neşet Ertaş, etek giyip köçeklik yaptığı yıllarda beş altı gün aç kaldığından bahsedince dostum araya girip soruyor: “O’na (Tanrı’ya) hiç küsmedin mi?” Yanıt şu: “Allah’ın günahı ney? bana yapan Allah değil; kulları...Murat kaplangı

Neşet'in birası

Duisburg’daki Müslüman gençler Neşet Üstadı çağırırlar. Salonda epey bir dinleyici var. Üstat çalıp okumaya başlar. Bir iki türküden sonra “Olmuyo uşak; Allah’ını seven bana bir iki bira getirsin” der. Gidip bir kasa birayı yanına bırakıverirler. Üstat bir birayı iki nefeste tükettikten sonra “Hay bu içkiyi icat edenden Allah razı olsun” diyerek o kendi türkü dünyasına tekrar dalar ama ne dalış.Salondaki şeriatçı genç, yanındaki benim arkadaşımın kulağına: “Kâfir” der. Arkadaşım “Neşet Üstat senin kültüründen gelmiyor, senin bildiklerini bilmiyor; o mümin biri” der

EDEPLİ GELİN

”"Düğünde oynaması için edepli gelini epey zahmet çekip ikna etmişler. Gelin, “Allahım günah yazma” diye dua ile başlamış oynamaya. Müziğin, ritmin kışkırtmasıyla az sonra çoşup “Biraz yaz, biraz yazma” demeye başlayıp kıvrak figürler sergilemiş. İş çığrından çıkınca da, “İster yaz ister yazma” diyerek kendisini de çevredekileri de mest etmiş. MURAT KAPLANGI

ŞAİR'İN DİNİ

Koca Râgıp Paşanın cariyelerinden birine ŞairHaşmetgönlünü kaptırmıştır. Bunu bilen paşa, Haşmet'e oyun hazırlar. Cariye, Haşmetten dinini imanını isteyecektir. Bunu başarırsa ödüllendirelecektir.Haşmet, cariye ile yalnız kaldığı birgün,cariye türlü işvelerle parasını, değerli eşyalarını ister. Sonrasında : «Ben sana teslim olurum amma cahil bir kızım; dinden, imandan haberim yok. Ölür-sem imansız gitmiyeyim. Bana dinini, imanını ver!» Bunun üzerine Haşmet heyecanla ayağa kalkarak «Vallahi de yok, bil’âhi de yok» demiş. Kapıdan dinlemekte olan Râgıp Paşa içeri girerek «Ne yaptın Haşmet?» diye sorunca Haşmet «Ne yapalım Paşa Hazret- leri? Var desem onu da alacak. Onun için yok dedim» demiş HİLMİ YÜCEBAŞ

JÜRİ TARTIŞMALARI

«Türk adliyesinde jüri teşkiline lüzum var mıdır?» anketine Hüseyin Rıfat, Jüri sistemine taraftardır ve bunu savunan birşiir yazar. Düşünün ey jüriyi istemiyen doktorlar Hiç de mi aklınıza gelmedi Habil, Kabil? İşletirler adama öyle cinayetler, ki Öldüren kimse zavallı, geberendir katil!

zati

Onaltıncı asır şairlerinden ve divan edebiyatımızın kurucula- rından Zâti «1471 1546» çiçek bozuğu, çopur bir adammış. Devrin vezirlerinden biri şairin eserlerine ve büyük şöhretine bakarak kendisile tanışmak istemiş; karşılaşınca da dayanamıyarak: — Zâti güzel bir zat değilmiş. Diye nükte yapmağa kalkmış. Şairin verdiği cevap şudur: — Yiğit yiğitin aynasıdır, paşam.

20 Mayıs 2021 Perşembe

DEMİREL AİLESİ

İsmail Cem, dışişleri bakanı olduğu dönemde bir Çin gezisindedir. Meslektaşı, Çin dışişleri bakanı bir yorum yapar... "Ülkenizde yerleşmiş bir siyaset geleneği var. Amerika'daki Kennedy'ler gibi sizde de Demirel'ler var, kaç başbakan ve cumhurbaşkanı çıkardı bu aile".

duygu dünyası

Hintli çocuk bir milyoner gördüğünde, “Büyüyünce ben de senin gibi olacağım” dermiş. Diğeri ise büyüdüğünde o zengini öldürmeyi hayal edermiş. Birininkine umut, diğerinin hayata bakışına umutsuzluktan kaynaklanan ölümcül bir nefret hâkim. Hülyası büyüdüğünde adam öldürmek olan çocuklar bizim ülkemizde de yetişiyor, yazık. Daha iyi bir gelecek hayali veremedik demek ki. (New York Times- Thomas Friedman )

Becker'in dili

Boris Becker topu havaya atmadan önce dilini bir parça dışarı çıkartırdı. Dilini hangi yöne çıkarttığı da atacağı servisin yönüne işaret ediyordu aslında. Bunu keşfettikten sonra Boris Becker'i yenmek çocuk oyuncağı idi. Andrea Agassi

JAPON EFSANESİ

Yirmi yıl önce Japon turistler fotoğraf makineleriyle etraftaki her şeyin fotoğrafını çektikleri için tüm dünyada alay konusu hâline gelmişlerdi.Dünyada ki ilgi çekici herşeyin resimlerini çekerken bunları geliştirmeye ve bunları nasıl kullanacağını düşünürlerdi. Şimdiyse herkes onlar gibi davranıyor. Ama o japonlar beğeni almak için çekmezlerdi bu resimleri.

i.ö. demokrasi

Atina da demokrasi denemeleri yapılırken, Perikles Atina demokrasisini kuruyor. 5. dönem oy kullanmaya gidiyorlar. O zaman Atina'da vergi verenler oy kullanabiliyor. Okuma yazma bilmeyen bir köylü gelip Kleisthene'e diyor ki; 'Benim oyumu sen kullanır mısın?' O da soruyor; 'Kime vereyim?' Köylü de 'Perikles'e verme de kime verirsen ver.' diyor. Bu kez Kleisthenes merakla soruyor, 'Neden? ne yaptı? Köylü şöyle diyor: 'Bak, Zeus'u, oditoryumu o yaptı. Su getirdi, kanal yaptı. Mahkemeyi ve Atina Üniversitesi'ni kurdu.' 'E peki niye oy vermiyorsun' diyor. Köylünün cevabı kısa oluyor: 'Bıktım, değişsin artık.'

şahaser

Parasını kendi vererek kötü romanlar neşreden bir genç, ercümend ekrem talu’ya bir kitap uzatarak “üstad,” demiş, “size son eserimi takdim ediyorum.” Ercümende Ekrem sevinçle bağırmış sahiden son mu? Eğer sonsa çok güzel bir eser olmalı

Altın Maşa

"Bir Bağdat Valisi , varını yoğunu kızının çeyizine harcamış. Geleneklere uyarak da konağın kapılarını meraklılara açmış. Çeyizi görmeye gelenler arasında yaşlı bir cadı karı varmış. Çıkarken dudak bükerek, 'Bunlar hep gösteriş,' demiş. Paşa bunu duymuş, 'A be kadın,' demiş, 'neyini beğenmedin?'Kadın da salonun ortasında duran bir altın mangalı göstererek, 'A Bağdat Paşası, a Bağdat Paşası,' demiş. 'Hani ya o altın mangalın altın maşası?'"

GÜRCÜ BACI

Dünyaca ünlü orkestra şefimiz... Gürer Aykal...Diyarbakır da 14 yaşında bir kıza âşık olmuş. Elinde 25 kuruş... Gürcü Bacı'nın evinin yolunu tutmuş. Gürcü Bacı... Gürer Aykal'ın falına bakmış: - Oğlum sen kalabalıkların önünde ayakta duracak ve elini kolunu sallayarak büyük işler yapacaksın.YAVUZ DONAT

19 Mayıs 2021 Çarşamba

SAİT FAİK VE KESTANECİ DOSTUM

“Sait Faik’kestaneci dostum öyküsü yüzünden alıp götürmüşler” Malûmunuz, sokakta kestane satan küçük bir çocuğun anlatıldığı öyküdür . Sait Faik Usta, çocuğun tezgâhını tekmeleyen birinden söz eder öyküsünde. Dönemin yetkili ve etkili kişileri Sait Faik’i alırlar, “içeride” konuk ederler. Konuk ederken de; “Kim tekmeledi ulan kestaneci çocuğun tezgâhını, söylesene” diye başlarlar sorgulamaya. Sait Faik; “Beyler, bu bir öykü” dese de yararı olmaz, sorgulama saatler boyu sürer. Sorgulamanın sonucunda ortaya bir şey çıkmayınca, bu kere; “Yazıda anlattığın çocuğu bul getir bize” diye tuttururlar. Sait Faik; “Yahu, bu bir öykü. Bir öykünün kahramanını nereden, nasıl bulup getireyim?” diye boşuna söylenir. ÇETİN YİĞENOĞLU

ÜLKÜ TAMER VE ANTEP

Antep’ten İstanbul’a yerleşip Tadım Kuruyemiş’i kurmuş Mehmet Tekinalp… Bir keresinde; “Yahu, bu İstanbullular Türkçe bilmiyor” diye basmış kahkahayı. “Ne oldu?” diye sormuş Ülkü Tamer. “Ne olacak, bizim avrat bakkala gitmiş, “Gohonun gannesi neçiye? demiş, bakkal anlamamış.” Gerçekten anlaşılmayacak ne vardı bunda: “Gohonun gannesi neçiye?” “Kolonyanın şişesi kaç para?” ÜLKÜ TAMER

FAZIL HÜSNÜ VE MADIMAK

Açıkhava Tiyatrosu'nda Halk Oyunları gecesi yapılmıştı. Fazıl Hüsnü Dağlarca ile beraberiz. ''Oy Madımak ''Türküsü başlayınca ağlamaya başladı. '' Neden ağlıyorsun? '' diye sorduğumda. --Bu yoksulluğun türküsüdür, Anadolu'nun yoksulluğuna ağlıyorum, dedi. Çünkü bahar gelecek, etraf yeşerecek, madımaktan yemek yapacaklar.. KONUR ERTOP'

helallik

Allah taksiratını affetsin diyelim. Her türlü kötülüğü işlemekten çekinmemiş, Allah hakkına, kul hakkına önem vermemiş bir hemşerimiz, dar-ı fenâdan (Dünya) dar-ı bakaya (ahrete) göçmüş. Sonuç itibarıyla, mezarlığa götürülmüş ve defnedilmiş. Bütün ölüler gibi, imam telkinini yaptıktan sonra münadi, her telkin sonunda söylenen meşhur soruyu sormuş: -Merhumu, nasıl bilirdiniz? Kimseden ses-sedâ yok. Hiç kimsenin dili, yalandan bile olsa “ALLAH RAHMET ETSİN” veya “İYİ BİLİRDİK” demeğe varmıyormuş. Münadi, mecbur olmuş, aynı soruyu üç defa tekrarlamış. Nihayet cemaatten birinin şöyle söylediği duyulmuş: -Rahmetli, çocukken çok güzel GÜLLE OYNARDI! (Cüneyt Arıtürk -Siirt gazetesi)

piyanist başbakan

Ignacy Jan Paderewski, polonyanın ünlü piyanistlerindendir. Siyasete katılıp başbakan olunca bir Fransa gezisi sırasında Paris Üniversitesi’nin müzik bölümünde okuyan bir genç yanına gelip; “Siz o ünlü piyanist Jan Paderewski değil misiniz?” diye sorar. Paderewski; “Evet, O bendim” diye yanıtlar. “Fakat şimdi?” “Şimdi Polonya’nın Başbakanıyım işte” deyince, Genç , üzülür. “Yaa öyle mi, ne büyük bir düşüş!” Paderewski gencin bu sözünü hayatı boyunca kendine dert eder. Bir gün halka konuşurken şunları ifade eder: “Piyanonun tuşlarına hükmetmek devlete hükmetmekten zormuş meğer! Başbakanken ırmak geçmeyen yere köprü vaat edersiniz ve herkes inanır. Halkı kandırarak devlete hükmedebilirsiniz ama 7 oktavlı bir piyanoda fa sesine basıp do diye yutturamazsınız. Notalar sizi gerçeğe, yalnızca gerçeğe, matematiksel ölçüye, tartıya, armoniye, melodiye doğru sesi vermek için doğru tuşa basmaya mecbur eder. Müzik sizi yalandan, sahtelikten kurtarır…””

Atatürk ve sanat

Bir sohbet sırasında Ataturke soruyorlar. -- paşam, biz neden balkan savaşını kaybettik? Pasa'nin yanıtı nettir. --Balkan savaşını kaybettik. Çünkü Bulgarların operası vardı. ( Tiyatro üzerine)

18 Mayıs 2021 Salı

laz komunist

İsmail Bilen TKP Politbüro üyesiydi ama genel sekreter gibi davranıyordu. Zeki Baştımar'ı sorduğumda --Laz'ın komünüsti pek bi çekilmez oluyor. Bunamış parti mühürünü vermiyor. kasayı da teslim etmiyor dedi. Atilla Aşut

16 Mayıs 2021 Pazar

Nüfus

Ben geçen gün bir köye gittim. Orada bir köylüye sordum. Kaç çocuğun var. Uzun uzun düşündü, düşündü, saydı saydı, sonunda 44 dedi. Peki kaç koyunun var, dedim. Hiç düşünmeden 234 dedi. .. Kaymakam Mehmet Emin Bilmez

Bas Bariton Ruhi Su

ruhi su askerde. bütün bölük istiklal marşı söylüyor. ama ruhi amca operacı, bas bariton. notasıyla usuluyle inletmiş ortalığı. komutan da yanına gelmiş. -adın ne senin evladım. -(bas bariton sesle) rruuhii komutanım. -ne güzel söyledin sen öyle. -komutanım ben bas baritonum. -(bölüğe dönerek) hepiniz onun dediğinden olacaksınız ulan! SIDIKA SU

DAĞLARCA İLACI

dağlarca'nın içki sevgisi bilinirdi. ama tanıdığım bazı içkiciler gibi değildi üstad. iki kadehten sonra kimsenin kafasını gözünü patlatmaya kalkışmazdı. keyifle içer, aynı keyfi çevresindekilere de saçardı. bir gün gülerek geldi yayınevine. "romatizmama çare buldum," dedi. "harika bir ilaç keşfettim." "nedir?" diye sordum. "büyük bir şişe votka alacaksın," dedi. "içine bir aspirin atıp şişeyi kapatacaksın. üstüne de o günün tarihini yazıp rafa kaldıracaksın. ertesi gün bir şişe votka daha. onun içine de bir aspirin. tarih. onu da kaldıracaksın. bu böyle sürecek." "sonra?" "aradan yirmi bir gün geçince, ilk şişe votkayı alıp içeceksin. her gün bir şişe. gör bak, romatizma filan kalmıyor." "üstad," dedim, "bu düpedüz içki. ilaç değil ki." "senin aklın ermez," dedi dağlarca. "o tek aspirin votkayı ilaca çeviriyor." üsteledim. "ilaç diye içki içiyorsunuz siz." dağlarca kızdı: "aspirinli içkiyi ne yapayım! içkimi daha sonra adam gibi içiyorum!" ÜLKÜ TAMER

MADIMAK

Akşamı da Açıkhava Tiyatrosu'nda Halk Oyunları gecesi yapılmıştı. Çocukluk arkadaşım Konur Ertop, o geceden bir anekdot aktardı bana. Fazıl Hüsnü Dağlarca (iyileşip yeni güzel şiirler yazmasını diliyorum) Madımak'ı dinlerken, seyrederken ağlamış. 'Neden,' diye sormuş Konur Ertop, o da, yoksulluğun türküsüdür, Anadolu'nun yoksulluğuna ağlıyorum, demiş. 'Çünkü,' diye sürdürmüş konuşmasanı Dağlarca,'bahar gelecek, etraf yeşerecek, madımaktan yemek yapacaklar.' DOĞAN HIZLAN

Fransız Kültürü

Rivayet ederler ki Fransa Cumhurbaşkanı Charles de Gaulle, hükümetten gelen kararnameleri Kültür Bakanı’nın imzası olmadan imzalamazmış. Bir gün önüne ekonomi ile ilgili bir kararname gelir, de Gaulle mutadı üzere yine imzalamaz. İlgililerin “Efendim, bu ekonomik bir mesele, kültürle bir ilgisi yok” demeleri üzerine Cumhurbaşkanı de Gaulle şu tarihi cevabı verir: “Fransa’da Fransız kültürünü ilgilendirmeyen hiçbir şey yoktur.” AHMET SEVGİ

15 Mayıs 2021 Cumartesi

matbuat

Fransa'da iki yüz yıl önce yayımlanan "Le Moniteur Universal" gazetesi, Kral 18'inci Louis'ye övgüde sınır tanımıyordu. Gazeteye göre, "Fransa halkı, Kral'ı için canını vermeye her an hazır"dı. O sırada sürgünde olan saray muhalifi Napolyon Bonaparte ise yine bu gazeteye göre, "Fransa düşmanı bir hain"di. Napolyon 1815 yılında, tutuklu bulunduğu hapishaneden firar etti. Taraftarlarıyla birlikte tahtı çatışmasız, kolayca ele geçirdi. 18'inci Louis kaçtı. Kral'ın tebaasından, onun için canını ortaya koyan bir tek kişi bile çıkmadı. Aynı "Le Moniteur Universal" gazetesi, ertesi gün şu manşetle yayımlandı: "Fransa, sevinç gözyaşları içinde kahramanı Napolyon'un dönüşünü kutluyor." Ahmet Özdemir

ilhan berk ve mussolini

Henüz Ankara'ya göçmediği 1945'te bir kızla Bab-ı Ali'ye doğru yürüken gazeteci çocuklar 'Mussolini'nin öldürüldüğünü yazıyooor!' diye bağırıp akşam gazetelerini satarken, yanındaki kız 'Mussolini kim?' diye sorar. 'Harika harika Mussolini'yi bilmiyor' diye katıla katıla güler. 'Bilmemek ne büyük mutluluk!' der.