25 Eylül 2024 Çarşamba
ÇOCUKLARINDAN SORUMLUSUN..
''Aileme boşandığımı nasıl söyleyeceğim,üzülecekler.'' diye derdini paylaşan arkadaşına psikolog farklı bir bakış açısı ile cevap verir.
-''Sen üst soyundan değil alt soyundan sorumlusun. Biz oğluna bir rota belirleyelim. Diğer herkes başının çaresine baksın''
CİCERO'NUN TELEVİZYONU
M.Ö 80 de ünlü hatip Cicero, sanki bugünlerde televizyon aygıtı başında oturanları görmüşte onun böyle bir söz söylemiş.
--Eğer korkunç olayları dakika başı görmek ve duymak zorunda kalırsak, içimizdeki en hassas yapıya sahip olanlar bile, acı veren izlenimlerin sürekliliğinden dolayı, sonunda her türlü insani duyarlılığı yitirecektir.”PAUL WATZLAVİK
MAKSAT VERİMLİLİKSE...
Verimlilik uzmanı, bir tahta parçasını rendeleyen marangoza, "İşini çok iyiyapıyorsun." dedi. "Şimdi, eğer dirseğinin altına bir de cila güderisi yapıştırırsak, aynı hareketi yaparak tahtayı hem rendeleyip, hem de parlatabilirsin." "Tabii," dedi marangoz,
--Maksat verimlilikse sen de kıçına bir süpürge takarsan, aynı anda hem not alıp, hem de yerleri süpürebilirsin...
ALEXANDRE DUMAS GÖZYAŞLARI
Alexandre Dumas, Mémoires [Anılar] başlıklı anılarında, canı sıkılan, gözlerinden yaşlar boşanacak kadar canı sıkılan bir çocuk olduğunu söyler. Annesi onu can sıkıntısından ağlarken bulduğunda, şu soruyu sorarmış:
- İyi ama Dumas neden ağlıyor?
- Dumas ağlıyor, çünkü Dumas'nın gözyaşları var, diye cevaplarmış altı yaşındaki çocuk. Gaston Bachelard MEKANIN POETİKASI
SELVİ BOYLUM ,AL YAZMALIM
Atıf Yılmaz, filmin yapımcısı Arif Keskiner’e, gizlice, “Yarın filmin finalini çekeceğim, Kadir’i al, sabaha kadar yedir içir, sonra da uykusuz, yorgun bitik bir halde karşıma getir,” der.
Arif de alır Kadir’i bir meyhaneye götürür. Saat geç olunca Kadir kalkmak ister ama Arif,
“Ben filmin yapımcısıyım, boş ver Atıf’ı iç sen,” der. Sonra sete birkaç saat kala onu oteline bırakır. Kadir set için uyandırılınca gerçekten bitik durumdadır. Böylece finaldeki o derbeder hali, kızarmış gözleri ve yorgun yüzüyle tam da aşk acısı çeken çaresiz bir adama benzer. KAFKA OKUR
KAÇAMAK
Ömer Kavur Anayurt Oteli’ndeki rolünü konuşmak üzere Serra’yı çağırır. Henüz bürosundan adımını içeri atmıştır ki Ömer;
“Kaçamak yapmayı bilir misin?” diye sorar Serra’ya.
“ A ah… Bu saatte mi?” diye cevap verir Serra ve tabii kahkahalar patlar. Çünkü filmde rol icabı Serra’nın “kaçamak” diye bir yemeği yapması gerekecektir. Yani mesele yatak odasından geçecek türden bir kaçamak değildir.,EMİNE UŞAKLIGİL
23 Eylül 2024 Pazartesi
İÇKİYLE YOL BULUNUR
Mehmet Kemal'i aradım.
-Şahap sıtkı İlter'in evini biliyor musun? diye sordum. Buraya kadar gelmişken ziyaret edeyim.
--Nasıl tarif edeyim. bilmemki dedi.
--Ben vaktiyle gitmiştim. Dışarı da içmiş sonra evine gitmiştik ama hatırlamıyorum evini dedim.
---Meyhaneyi hatırlıyor musun? diye sordu.
--Bulurum dedim.
--İyi o zamaan dedi. Aynı meyhaneye git. bir güzel kafayı bul. sonra çık. aynı yollardan geçip adresi kolayca bulursun dedi.İLHAN ALTINTAŞ
20 Eylül 2024 Cuma
FİLLER VE TÜRKLER
FILLER üzerinde bir bilimsel çalisma için uluslararasi yarisma açilmis...
Ingilizler 3 ciltlik bir çalismayla katilmislar:
"Fillerin zoolojik özellikleri."
Almanlarin arastirmasi 4 ciltmis:
"Fillerin, çalisma hayatinda disiplinin yeri."
Fransizlar, yarismaya tam kendilerine yakisan 6 cilt arastirmayla
katilmislar:
"Fillerin ask hayati!"
Türkler ise 15 cilt tutan arastirmalarini son dakikada
yetistirebilmisler:
"Filler nasil, Türk düsmani oldu?" HASAN PULUR
10 Eylül 2024 Salı
3 KERE DE ANLATMAK
“Ece Ayhan’ın bir ara İlhan Berk ile arası bozuktur. Berk genç bir şairle haber gönderir Ayhan’a;
“İlhan Bey dedi ki, Ece her şeyi iki kez tekrar etmesin. Gerek yok. Herkes anlar.”
Ece Ayhan’ın cevabı tez gelir:
“Bundan sonra üç kere tekrar edeceğim. O zaman İlhan da anlayacak. ( EMİNE SEVGİ ÖZDAMAR--Kendi kendinin terzisi bir kambur)
7 Eylül 2024 Cumartesi
YUNUS'UN ŞİİRLERİ
Molla Kasım isimli bir şeriat (hukuk) âlimi bir su kenarında Yunus Emre'nin şiirleri okumaya başlar. Bunlardan ilk bin tanesini okuyunca bunları şeriata aykırı bularak yakar. Sonraki bin tanesini de aynı sebeple parçalayıp suya atar. Üçüncü bine başlayınca yazının başına aldığımız şu beyitle karşılaşır:
"Derviş Yunus bu sözü eğri büğrü söyleme
Seni sîgaya çeken bir Molla Kasım gelir"
Molla Kasım, bu beyti okur okumaz, hatasını anlar. Çünkü Yunus'un ona ilk iki bin şiirde "eğri büğrü" gelen sözlerinin asıl manasını anlamaya başlamış, böylece onun büyüklüğünü idrak edip yaptığından pişmanlık duymuştur. Fakat ne çare ki elde bin şiir kalmıştır.
EDİPLERİN ÇAPKINLIĞI
Peyami Safa ile Degüstasyon da yemek yedik. Dışarı çıktık.Ahmet Hamdi Tanpınar, yolda yanından geçen kadınlara türkü söyleyerek laf atıyordu. Hep beraber bir bara girdik.Peyami iyice sarhoş olmuştu. Karşı masadan bir kızı davet ettiler.Fazlaca sıkıştırmış olmalılar ki, kız her seferinde bana doğru kayıyor. Ahmet Hamdi, kulağıma eğilip,
--Kızı bana,hocana bırak, diyor.
Ben de,
--Birşey yapmıyorum hocam dedim.Böyle yaşanmış çok maceramız var.NAİL ÇAKIRHAN -ANILAR.
ŞAİR ÜRKEKSE...
HüseyinDemirhan la beraber Cahit Külebi'yi ziyarete gittik. Hoca bizi çok soğuk karşıladı.İnanamadım.Uzun oturmadık, ayrıldık. Sonra öğrendm ki;Cahit Külebi bir şiir yüzüznden tutuklanmak üzereymiş. Son dakika da kardeşi önlemiş. Cahit Külebi de hem öğrencileri, hem kendi adına çekiniyormuş. SAMİ KARAÖREN
UZUN BOYLU VE SAKALLI
Rivayet ederler ki, adamcağızın biri köşesine kurulmuş kitap okuyormuş. Şöyle bir fıkra gözüne ilişmiş:
'Her kimin ki sakalı bir tutamdan fazladır ve boyu uzundur, ol âdem ahmaktır.'
Adamı bir düşüncedir almış, acaba ben ahmak mıyım diye! Boyunu kısaltmaya imkan yok, ne yapsın, sakalını kırpmaya karar vermiş. Ama makas ile kesmeyi akıl etmemiş de, fazlasını yanındaki gaz lambasına gösteriverince yüzü gözü alevler içinde kalmış. Ölüm döşeğinde iken karısından kitabı istemiş, o fıkranın yanına "Mücerrebtir (tecrübe olunmuştur), Ben dahi tasdik ederim" diye bir derkenar geçmiş
TARİH MEŞHERİ -HATIRAT 2
RUANDA DA ASKER KARŞILAMASI
General Eisenhovver Ruanda’daki birliklerini ziyaret edecekti Vali, Eisenhower cipiyle oradan geçerken, tüm yerli kadınların toprak yolun kenarına dizilip alkışlamasını, ona hoşgeldin demesini istemişti. Tek sorun, yerli kadınların bir şey giymemeleriydi. vali, kabilenin şefini çağırdı ve birkaç düzine etek ile bluz dağıtarak kadınların tören için bunları giymesini istedi. Ama töreninin yapılacağı gün tüm yerli kadınlar bir şekilde etekleri giyerken bluzlardan hoşlanmamış ve onları evde bırakmışlardı. Tüm kadınlar yolun iki yanında etekleri giymiş, ama göğüsleri açık bir şekilde sıralanmışlardı; vali öfkeyle şefi çağırdı. Şef, kadın şefin diğer kadınlarla görüştüğünü söyledi ve kadınların general geçerken göğüslerini örtmelerini sağlayacak bir plana razı oldukları güvencesini verdi. “Emin misin?” diye bağırdı vali.“Eminim. Çok eminim,” dedi şef. Hem tartışacak zaman da yoktu. Sıra sıra dizilmiş göğsü açık kadınlar, eteklerinin önünü şükranla kaldırıp yüzlerini örterken, aralarından geçen General Eisenhovver’ın nasıl bir tepki verdiğini sadece tahmin edebiliriz. .Sayfa 378 - Ayrıntı Yayınları Kurtlarla Koşan Kadınlar
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)