7 Mayıs 2018 Pazartesi

Ben Almanyadaykene. ...


1534 sefer sayılı THY Sabiha Gökçen ucagi ile Düsseldorf tan havalandigim su an da okey oynamak için açtığım laptop'a  bu yazıları ekliyorum.
Edirne den dışarıya başını uzatmamis 60 yasinda ki bu adamın bir sekilde geldigi  Almanya hakkında size farklı ve bilinmedik bir şeyler anlatması mümkün değil.
Zaten Almanya nin da bir bilinmezligi yok artık. Herkesin öyle böyle bir akrabası, bir dostu illa ki var . Ama yine de ben den duymak isterseniz şöyle söyleyim.
Almanya, park,park,park yine park.
Meydan,meydan yine meydan. Büyük şehirler kadar en küçük yerleşim birimlerinde dahi merkez de bir kilise,onun etrafında kocaman bir meydan.Sonra da etrafi kafelerle ,heykellerle  cevrili yesil alanlar. Biz bukadar yesili ancak Artvin de goruruz. Orada da kismen bakir kaldigi icin. Burada ise yesil insanla barisik bir yasam surüyor.şehir de hem de şehir dışında göz alabildiğince yeşillik.
Almanya'nın bir rengi yeşil ise diğeri de kırmızı.
  Sanki dünyanın tüm kiremitlerini tuğlalarını toplamışlar, buraya getirip ev yapmışlar. Şehir ve kasabalarda çok sayıda tuğla evler görüyorsunuz. Hele köylere yolunuz düştüğünde doğanın yeşili ve evlerin kiremit rengi dışında başka renk size haram sanki. Sivri çatılar, 2-3 katlı tuğla evler,geniş bahçeler ve insansız sokaklar. İşte Almanya. Görenler tüm kuzey ülkelerini aynı şekilde tarif ediyorlar.
Bir de nüfus sorunu göze batıyor. Nerdeyse ülkemiz nüfusuna sahip bu ülkede yuzolcumu bizden az olmasına rağmen metropol denecek büyüklükte şehirleri yok.en büyük şehirleri Berlin,Köln, Münih falan. Nüfusları 6 milyonu geçmiyor bile. Nasıl yapmışsa adamlar sanayi tüm ülkeye yaymislar. Tarımda ihmal edilmemiş. Ekilmeyen boş tarla yok.Köyden kente göç diye bir kavram da yok. Köyler her türlü alt yapıya ve konfora sahip. Evler ,sokaklar bakımlı,  en ücra köye bile düzenli ulaşım varken kentlerde yığılma yok.sessiz ve sakinliği sevenler sayesinde tersine göç yaşıyor ülke.
 Bu 3 ay süresinde tanıştığım tüm Türk dostlarımın büyük çoğunluğu  bir şekilde ülkelerine dönme hayaliyle yaşıyor. Sosyal yardım alanlar bile. Bir çoğu psikolojik rahatsızlıklarını öne sürerek sosyal yardımlarla geçinen insanlarımızın çalışmamak için öne sürdükleri bu gerekçe ilerleyen zamanla gerçeğe donusuyor. Büyük şehirler dışında çalışmayan erkekler tüm gün kahve köşelerinde vakit geçirmekteler. Kürt,alevi ve demokrat kesim dışında ki türkler de Erdoğan'ın popülaritesi hemen göze çarpıyor. Soru üzerine Almanya'nın beğendiğiniz yönlerini anlattığınız da "ya öyle de . Aslında tam da öyle değil " gibi kırık bir türkçe ile gizem yaratıyorlar.
" Ulaşım sorunu diye bir şey yok. Her yere trenle gidiliyor. Ben böyle birşey görmedim " gözlemine karşı konuyla ilgili olsun olmasin sirasiyla şu yanıtlar geliyor.
-Evet oyle
--gidilmesine gidiliyor  tabii...
--Eskiden ulaşım daha kolaydı.
-simdi trenler çok tehlikeli.
--geçen bizim coçuklar Amburg da 2 alman dövmüş.
- Bir bilet almayı unut.Bak nasıl geçiriyorlar kol gibi. Şerefsiz bunlar ya.
-- .Aaa gecén hafta 3 gün bizim evin önünden çöpleri almadılar.
--Bizlere 2.ci sınıf insan gibi davranıyorlar. Bizim buraya katkılarımız olmasa... (bunu söyleyen geldiğinden beri yardımla geçinen biri)
--örö ne kadar artmış Hüsam bi baksen ya..Didim de bizim evin yanında ki yeri de oğlana alalım diyoz.
--hah ha ha. Bak sen bi şey anlatayım. Buraya yeni gelen bir türk arkadaşıyla bara gitmiş. Bira istemişler.  Kadın getirmiş. Bittesön demiş. Bunlar da bilmiyorlar ya bütün gece bitişik oturmuşlar.  Anladın?bittesşön'ü bitişin diye anlamışlar. Ha ha ha.
Bi arkadaş ortamında ben almanyadaykene diye çevireceğim geyiğin kabasını izlediniz.
Uçağımız inişe geçti. Bir başka yurt dışı seferimizde buluşmak üzere çüzzzzz.

--
--

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder