14 Eylül 2018 Cuma

Semra hanımın gözlüğü

Yorgun ve uzeri kahverengi lekelere dolu bir el, kendi gibi solgun ve renkleri dökülmüş, üzeri yer yer çatlaklar la dolu eski bir kemik çerçeve ile tezgahtar 'a uzandı.
-şu çerçeveye yakın cami takar mısınız?
 Nuh nebiden kalma çerçeveyi elinde sağa sola döndürerek iyice inceleyen genç,
--buna cam taktırmaya değmez. Elimiz de çok ucuz çerçeveler var. Hem daha ekonomik olur. İsterseniz...
--istemez. Takabiliyorsaniz buna takın.
Adamın bir anda yükselen kararlı  sesi ile, tezgahtar
--Takarım da... kırılırsa sorumluluk almam diyerek yükü üzerinden attı.
Az önce ki otoriter ses,
--en azından bir deneyelim diyerek riske ortak olduğunu belli etti.
--Siz yine de kırmamaya özen gösterin
demeyi de ihmal etmedi. O esnada yeni demlenmiş  çay tablası ile çarşı esnafını dolaşmayı alışkanlık eden  caycı'nin soru sormadan eline tutusturduğu çay bardağı ile banko önünde ki koltuklardan birine ilisiverdi, Ekrem Şekercigil.
--Hayat neydi? Tesadüf! Kocaman bir tesadüf. Aklın,bilgin,aldığın eğitim, dünya görüşün ne olursa olsun,yaşam karşısında küçücük birer zavallısın demişti Semra Hanım,30 lu yaşların başında daha nişanlı iken bir akşam yemeğinden dönerken.
--öyle ise yaşama karşı bu hoşgörüsüzlüğün ne? Neyi değiştireceksin ki?
46 yıllık evlilikleri sırasında Semra Hanım,  teslimiyetciliğe varacak ölcüde geride kalarak hayatında sürekli mükemmelliği arayan Ekrem bey'in yoldaşı olmuştu. Ekrem bey, Siemens te ki ağır iş yüküne rağmen evlilikten balayına,çocuklara isim koymaktan gideceği okullara,akşam için hazırlanması istenen zeytinyağlı dolmadan, kayınvaldenin yaşgünü için sipariş verilmesi gereken pastaya dek her konuda ayrıntıları en ince noktasına dek hesaplarken ,Semra hanım bu evliliğe sırasıyla " sen bilirsin hayatim", "fark etmez " ya da "hiç önemli değil " gibi cevaplarla katkı da bulunurdu. 46 yıl boyunca hayatında hiç bir suprize yer vermeyen , prensiplerle cevrelenmis bu birliktelik Semra hanımın çoklu organ yetersizliğinden vefatı ile sarsıldı. Eskiden günün her saatinde telefonu calinabilen bu evin, önce telefon cinlamalari azaldı. Büyük oğlan dışında diğer 2 çocuk hiç gelmemeye başladılar. Bayram ziyaretleri bile zorunlu misafir gezmeleri gibi oldu. Erken kalkmak için hep bir mazeret vardı.cocuklari, komşuları eve bağlayan yaprak sarmalar, 5 çayları, elmalı kek ler kalmayınca sürekli her şeyden ve herkesten yakınan ,işini iyi yapmayan herkes için yüksek sesle söylenen Ekrem beyin saygı duyulan mükemmelliği çevrede huysuz ihtiyar diye algılamaya başlandı.
Bir sabah sifonyerin  cekmecesinde bulduğu Semra hanımın eski gözlüğünü yedek yakın gözlüğü olarak yaptırmak istedi. En azından  sabahları kalkmadan sözcü gazetesini okuyabilecekti. Çayı içtiği süre zarfında bekliyor olmasını fırsat bilen gözlükcü tarafından yeni cam takılarak kendine verilen gözlüğü gözüne taktı. Kendine uzatılan yakın eseyli okurken çerçeveye sinmiş Semra hanımın kokusunu farketti. Bir zamanlar uzun boylu ve büyük göğüslü kariyerist  kadınların peşinde koşarken unuttugu o koku. Farkettiği  bir şey daha vardı. O yaşamı ne kadar kurgularsa kurgulasın, aslında onun da yaşamını kurgulayan, arada ezik diye  aklında geçirdiği,  "evet canim","elbette bir tanem"diyen bir iradenin esiri idi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder