18 Haziran 2019 Salı

YAHUDİLER GİREMEZ


Berlinli şair-yazar Heinrich Wassermann Nazilerden güç bela kaçarak, eşi ile birlikte kapıyı İstanbul'a atmıştır. 
Orada aylar boyu hiç iş bulamaz ve sonunda, elinde kalan birkaç kuruşu sermaye yapıp, ailece hiç bilmedikleri, ancak tek geçer akçe olarak gördüğü "yemek" işine girişip Galata'da bir restoran açmaya karar verir. Kapıya ise "Yahudiler giremez!" levhasını asarlar. Bunun gelip-geçenlerce görülüp Yahudi Cemaat Başkanlığı'na bildirilmesi tabii ki gün meselesidir! 
Cemaatin kelli-felli bir heyeti hemen Wassermann'ın ziyaret edip: 
"Bu ne biçim bir davranıştır?! Sen değil miydin, her köşesi Yahudi düşmanlığı kokan Berlin'den kıl payı kurtulan?"
Wassermann'ın kısa yanıtı ise: "Karımın pişirdiği yemekleri hiç tattınız mı?" 

17 Haziran 2019 Pazartesi

Sarhoş Baki

Bâki için içki içmemeye and içti diye bir söylenti yayılır. 
Bu söylentiyi duyan şair şu beyiti yazar: 
Bâki mey içmemeye andiçdi demişler 
Divane midir bâde dururken içe and

YAŞAR KEMAL KÜRTLÜĞÜ


Sanat tarihini yeni bitirmiş genç bir kız olan Özay Erkılıç trende Yaşar Kemal'e karşılaşır. Yaşar Kemal'in Kürt olduğunu duyunca Özay Erkılıç'ın ağzından yanlışlıkla bir "estağfurullah" çıkar. Yaşar Kemal çok kızar, "Sen Türksün diye ben estağfurullah diyor muyum?" der. Doğaldır ki Özay hanım utancından yerin dibine geçer...

Ece Ayhan / Müştemilat / Kitap-lık

ESER

Ercüment Ekrem Talû'nun yeni bir oyunu sahnelenirken, babası Recaizade Ekrem de salondaydı. Perde arasında seyircilerden biri locaların arasında gezinen üstadın yanına gitti ve,
- Beyefendi bu oyun sizin eserinniz mi? diye sordu.
Üstad Ekrem gülümsedi.
-Hayır. Yazarı benim eserim... 



Gülümseyen Anlar Edebiyat Dünyasından Fıkralar
Derleyen: Enver Ercan

Alexandre Dumas


'Kamelyalı Kadın'ın sahneleneceği gece oyunun başrolünü oynayacak Matmazel Doche, kendini ağırdan satmaya çalıştı:
- Şu kokotu canlandırmak için nasıl bir elbise giysem acaba...
Alexandre Dumas, şöyle bir baktı kadına:
-Her gün giydiğiniz elbiseleri, matmazel... Enver Ercan -Gülümseyen anılar-

harami



Ahmet Rasim'in gazetedeki günlük yazılarında sık sık dönemin bakanlarından Hasan Râmi'nin adı geçiyordu; ama hep "H. Râmi" olarak!
Nedenini merak eden bir arkadaşına şu yanıtı verdi yazar;
- A efendim on parası yokken iki yıldaKârun kadar zengin olan birine de harami diyemeyeceksek, kime diyeceğiz... (Enver Ercan)

Erol toy ve söylev




  Yazko (Yazar ve Çevirmenler Kooperatifi) genel kurulunda, Erol Toy, sansür üzerine uzunca bir konuşma yapmakta ve  '' Ben bir romancı olarak '' diye başladığı sözü uzattıkça uzatmaktadır.
Can Yücel, son kez dışarı çıkıp tekrar içeri girdiğinde Erol Toy'un hala konuşmakta olduğunu fark etmiş. Toy, yine , bir paragraf açmış konuşmasına:


"Ben bir romancı olarak..."


Can Yücel bu kez arkalardan davudi sesiyle gürlemiş:


"Erol! Erol! Sen keşke kısa öykücü olsaydın!"

Bernard Shaw tavsiyesi

Shaw'a âşık olan ve İtiraflar adında bir kitap yayımlayan Erica Cotterill'e,Shaw tavsiyesi:

Evlenip çocuk yapmaya bakın: Ancak o zaman, yaşamdan alabileceklerinizi, sanat yapıtlarından almayı beklemezsiniz.

13 Haziran 2019 Perşembe

şehadet


Bir mecliste herkes soyundan sopundan bahsederken Avşar Ahmet dayanamamış: -Bana bakın emmiler! Benim dedem Çanakkale’de öldü, onun gardaşı Arıburnu’nda ölmüş. Dedemin babası Cihan Harbinde Hicaz’da ölmüş. Bunlar uzaktakiler. Yakından haber ver derseniz, abiyim de Kurt Kulağı’nda Çerkez’den at çalarken şehit olmuş

Çerkes itibarı

Ömründe hiç camiye giderek, cemaatle birlikte namaz kılmayan bir Çerkes büyüğü 'Cemaatle acaba nasıl kılınıyor' diyerek caminin yolunu tutmuş.Çerkes büyüğü tam camiden içeri girerken, cemaatte namazı kılmak için ayağa kalkınca Çerkes büyüğü patlatmış bombayı; Allah aşkına rahatsız olmayın 

çhurcill ve sosyalizm

.WİLYIM ÇÖRÇİL meclis tuvaletinde ingiliz komünist partisi başkanın yanındaki pisuvara geçer.İdararını yapan ÇÖRÇİL bir ara organını eliyle saklamaya çalışınca komünist parti başkanı
-Biz komünistler cinselliğe sizin gibi yoz yaklaşmayız 
deyince ÇÖRÇİL döner ve komünist başkana:
-Ondan değil.Sizin partinin tüzüğünde ÜRETİM ARAÇLARINA EL KONULACAK ibaresi varya o geldi birden aklıma der..

Şair Eşref'in kaymakamlığı

Şair Eşref kaymakamlık yaparken,İstanbul'a telgraf çeker.
eşkiya kasabayı bastı tez elden asayişin sağlanması için yardım” Buna mukabil gelen cevap devamlı aynıdır
“İdare-i maslahat ediniz”(hal yolunu kendiniz bulun yada idare edin)
En sonunda eşkiya kaymakamlığı basar bir fırsatını bulan Eşref malum talebi sadrazama iletir. Tabiki gelen cevap aynıdır ” idare_i maslahat ediniz.
Bizimkinin cevabı ise sadrazama şu olur:
“Aman efendim idare elden gitti maslahat ise elimizde kaldı” 

12 Haziran 2019 Çarşamba

NÜZHET VE KULP


18. yüzyıl şairlerinden Nüzhet'in adı deliye çıkmıştı İs­tanbul'da. Şair Sivas'tan geçerken uğradığı bir kahvehanede kendine kulpu kırık bir fincanla kahve getirildi. Kahveden çıkarken kahveciye dönüp fincanı gösterdi şair: 
- Bunu İstanbul'a gönder... Kahveci şaşırdı: 
- İstanbul'a götürüp de ne olacak? 
- Orada her şeye bir kulp takarlar. Merak etme buna da bir kulp takan bulunur. 

LORD BYRON

Lord Byron'ı bir olaydan dolayı karakola götürdüler. Komiserin sorularına karşılık vermek istemeyen Byron,
- Bir şey bilmiyorum, ben şairim, dedi.
Komiser kızdı tabii:
- Şairseniz bana ne? Benim bir şair tanıdığım var, ahlaksızın tekidir.
Bu kez kızan Byron oldu:
- Olabilir, benim de tanıdığım bir komiser var ki serserinin tekidir.

saat ayarı

Şair Salih Zeki, bir gün Ahmet Haşim'e, 
- Saatimi ayar ettireceğim. Bana yirrni lira verir misin? dedi.
Ahmet Haşim şaşırdı:
- Bir saati ayar ettirrnek için 20 lira biraz fazla değil mi?
Salih Zeki, aynı ciddiyetle sürdürdü konuşmasını;
- Hakkın var azizim, ama önce saati rehinden kurtarmak lazım!.
 ENVER ERCAN

Bektaşi ve namaz


İkinci Abdülhamid son devirlerinde Edirne valiliğe ve kumandanlığında bulunan Müşir Arif Paşa Ramazan'da vilayet ve ordu erkanına çok zengin bir iftar düzenlerdi. Yine böyle bir Ramazan akşamı iftar edildikten sonra Paşa davetlilere: -Hadi efendiler, dedi namaz kılalım. Davetliler arasında bulunan Bektaşi canlardan biri ceketinin cebinden iftar davetiyesini çıkarıp baktıktan ve tekrar cebine soktuktan sonra Paşa'ya sokuldu: -Velinimetim, dedi, davetiyede yalnız iftar yazılı; namaza dair bir kayıt yok!

tahsin nahit ve kurşun

İttihatçılar Ahmet Samim'i vurdurunca İttihat ve Terakki'den istifalar başlamıştı. Şair Tahsin Nahit de istifa edenler arasındaydı. Sordular:
- Tahsin sen niye istifa ettin?
- Monşer, nasıl istifa etmeyeyim? Zekaya kurşun sıkıyorlar...
Ahmet Haşim birden lafa karıştı:
- Sana ne öyleyse...

ferhan şensoy küfürü

 bir gazeteci kiz röportajında Ferhan Şensoy'a sorar:

-siz biraz kufurlu konu$uyorsunuz. bir sebebi var mi?
-biz karadenizliyiz, bizde kufur virgul yerine kullanilir!

sofokles'in özgürlüğü


Doksan yaşına varan Sofokles'e kadınlar, aşk, bedensel hazlar filan bittiği için üzülüp üzülmediğini sormuşlar. "Ne üzülmesi!" demiş Sofokles. "Zalim bir efendinin elinden kurtulup sonunda özgürlüğüne kavuşan bir köle kadar mutlu hissediyorum kendim

uvertür sanatçı

Öteki, Güner Sümer'in anısı beni hem güldürüyor, hem duygulandırıyor:
AST'ı İzmir'e, turneye götürmüş Güner'ler. Oyunun başlamasından bir gün önce dekoru kurmuşlar, sahneyi ertesi akşama hazırlamışlar. İşleri gecenin geç vaktinde bitmiş. "Hadi, bir pavyona gidip birer kadeh içelim, yorgunluğumuzu atalım," demişler.
Gitmişler bir pavyona. İçkilerini içiyor, oyunu konuşuyorlarmış. Çevreyle pek ilgilendikleri yokmuş. Yalnız bir şarkıcı kız dikkatlerini çekmiş. Hani, 'uvertür' diyorlar ya, onlardan. Kapıda adı en altta, küçücük harflerle yazılı, sevimli, garsonların bile horladığı 'mazlum' bir kız. Bir yanda kendi halinde oturuyormuş.
Ertesi akşam oyun başlamış. Dünya kadar çiçek gönderilmiş tiyatroya. "Ne yapacağız bu çiçekleri?" demişler. Akıllarına bir şey gelmiş. Bir kamyon çiçeği pavyona, o kıza göndermişler.
İki gün geçmiş aradan. Oyundan sonra yine o pavyona gitmişler. Bir de bakmışlar ki, kızın adı, kapının üstünde en tepeye yerleştirilmiş, şıkır şıkır ışıklarla yazılmış! AST'ın çiçekleri, 'uvertür'ü bir gecede yıldız yapmış!

10 Haziran 2019 Pazartesi

oruc yeme

Nasreddin Hoca ya
Filan kişi orucu yedi demişler. Hoca da
--Vay bir kişi dahi olayıdı , namazı da yiye idi  demiş.

Pertev naili ve töreler

...''Toplumun töreleri,edep kuralları Türk yayıncılarının,derlemecilerinin vaz geçilmez hastalığıdır.
Nasreddin Hoca'nın sabah namazı rekatlarını niye çoğalttın sorusuna   ''Tanrı'yı borçlu edeyim'' diye verdiği karşılığa  derleyici --Estağfurullah -- açıklamasını eklemiş. bir okuyucu da o satırı karalamış.  Berlin St 422  ''

ishal isyanı

Bir akşam koğuştaki tüm tutuklular yedikleri yemeklerden dolayı ishal oldular. Tutuklunun biri dayanamadı ve mazgal kapısından  İshal var diye bağırmaya başladı. Nöbetçi asker,bunu ''isyan var'' diye anladı. Olay büyüdü. Biz de ishal olayını,kötü koşulların düzeltilmesi için fırsat bildik. Görüşe falan çıkmadık. Görüş penceresinden bir arkadaşımız ise annesi ile konuşuyordu.
--Oğul n'oldu? Niye görüşe çıkmıyorsunuz?
--Ana bize kötü davranıyorlar.Anamıza,bacımıza ,karımıza küfür ediyorlar.
--Etsinler oğlum,bir şey olmaz.O sövdükleri bize değmiyor.Çıkın da görüşelim.
            Recep Memişoğlu --Kivamıni Tutturamaduk

Ümit Yaşar Oğuzcan ve Doğan Nadi

Baki Süha Edipoğlu,Turgut Gürsel,Orhan Boran ,Doğan Nadi sohbet etmekteyken Ümit Yaşar Oğuzcan gelir. Doğan Nadi'ye hitaben şiir söyler:
  Aynı dalda yeşermiş işte laleyle soğan,
  Biri gerçekten Nadir,biri nasılsa Doğan.
Doğan Nadi,beyiti sevmedi.
--Bana bak şair,yazacaksan adam gibi bir şeyler yaz,adice olmasın dedi,
İyi ya, bunu dörtlük haline getirelim o zaman dedi Ümit yaşar.
  Bana hiciv yaz diyor,ama adi olmasın
  İçinde herkes olsun ama Doğan Nadi olmasın.
  Oysa onsuz bir hiciv asla gelmiyor akla,
  Tanrı bir hiciv yazmış,Doğan'ı yaratmakla

Münir Hayri Egeli

''  ..O ara Yıldırım Beyazıt adlı tarihi film çekiyoruz.Ben tahttayım.Korkusuz şövalye Jean da karşımda diz çökmüş elimi öpmek üzere..Sette bir bağrışma oldu.
--Para dağıtılıyor, para dağıtılıyor.
Artistlerden biri bağırdı
--3 haftadır veresiye yemek yiyen artistleri de unutmayın
Ortalık karıştı. Münir Hayri Egeli rahmetli,gözlüğünü üst cebine koydu,
--Köfteci hesaplarının sahne bosduğu sanat dünyasında tarihi filimler çekilmez dedi ve çıktı.

Orhan Boran ve sinema

Mücap Ofluoğlu ile Taksim'e doğru ilerliyoruz.İkimizin de işi var ama,düzenli ödemelerimiz yapılmıyor.Ağa cami önünde Münir Hayri Egeli karşımıza çıktı.
--Orhancığım tam aradığım adamsın dedi.
2 Filmlik anlaşmaya ne dersin?
 Daha bir şey söyleyemeden,bizi yakınlarda ki yazıhanesine götürdü.
--Tam sana göre rol kardeşim.Yetimhanede doğuyorsun.Annen seni oraya bırakmış.Baban belli değil.Sen ünlü bir operatör oluyorsun,tanımadığın bir kadını kurtarıyorsun.O kadın annen ! Ücret 1500 lira, 500 de avans...
Mücap, bir bana baktı,bir Münir bey'e.
--Bu filmde başka piç rolü var mı? Ben de oynayayım dedi.