14 Mart 2020 Cumartesi

lavinia

Özdemir Asaf, “Lavinia” adını verdiği bir hanıma âşık olmuştu. La­vinia’nın kim olduğunu bilmiyorduk; 
Kumkapı’ya, Kör Agop’un meyhanesine gitmek üzere, Sait Faik ve Özdemir Asaf’la Kulis’te buluşmuş, Münir Özkul’u bekliyorduk. Bir ara kapıdan tanıdığımız bir kadın girmişti. Özdemir heyecanlanmıştı, “Lavinia geldi… Beni bekleyin, şimdi dönerim,” deyip onunla bir masaya oturmuştu. Sait Faik, “Lavinia bu muymuş! Keşke onu hiç görmeseydik, kafamızda canlanan Lavinia’yı biliyor olsaydık,” demişti.
O akşamüstü, geri dönmesi için Özdemir’i çok beklemiştik. Sait Faik alçakgönüllü bir insandı ama, saygısızlığa dayanamazdı. Birkaç kez gitmeye kalkmış, onu zor tutmuştum.
Özdemir yanımıza geldiğinde, konuyu değiştirmek için Sait Faik’e, “Yakında ‘Yuvarlak Masa Yayınları’ adını verdiğim bir dizi çıkarıyorum. İlk kitabı kendi şiirlerime ayırmıştım, kararımı değiştirdim, senin hikâyelerini basmak istiyorum,” der demez, Sait Faik küplere binmişti:
“Sen kim oluyorsun da bana sormadan kitabımı yayımlamaya karar veriyorsun! Ben hikâyelerimi basacak yer bulamıyor muyum? Onları basmak sana mı kaldı? Kendini büyük şair saymaya başladın galiba… Seni sevdiğimiz için senin dostunuz. Lavinia gibi şiirler yazdığın için değil!” demiş ve Kulis’ten çıkıp gitmişti.

Necip Fazıl

Türkçe dersini Necip Fazıl Kısakürek veriyordu. İlk derse girdiğinde, “Mümessil ayağa kalk. Ben kimim?” diye sormuştu. Şimdi adını anımsayamadığım sınıf temsilcisi, “Necip Fazıl Kısakürek, efendim,” diye yanıt verince, Necip Fazıl, “Otur; ben kim olduğumu sormuştum, adımı değil,” deyip tahtaya şunları yazmıştı: “Edebiyat profesörü, muharrir, şair Necip Fazıl Kısakürek…”

7 Mart 2020 Cumartesi

Göçmen parası

”1989 yılı. Bulgaristan’dan yeni göç eden bir muhacir teyze İstanbul da ilk kez dolmuşa binmektedir.
O sırada arkadan bir yolcu parayı uzatmış, şoför para üstünü verirken; “Buyur dayı” demiş.
Sonra bir bayan parayı uzatmış.
Şoför para üstünü verirken; “Al yenge” demiş.
Daha sonra yaşlı bir teyze de parayı uzatmış, Şoför yine para üstü verirken; “Buyur teyze” diye seslenmiş.
Bizim muhacir teyze de parayı uzatmış. para biraz eski ve hasarlıymış. Şoför;
“Hanımefendi bu parayı değiştirir misin?”demiş.
Kadın: “Neden” diye sormuş.
Şoför de: “Para biraz eski ve hasarlı” demiş.
Bunun üzerine bizim muhacir teyze iyice kızmış. Açmış ağzını yummuş gözünü.
“E dabi, pindiraysin dayı, yenge,teyze bütin akrabaciklarini dulmişina, hepicii yaninda. Bizim paraciklarimizi bile biyenmezsin” İzzet karasu balkan günlükleri

prompter

Konuşmalarını sürekli yardımcılarının yazdığı metinler üzerinden yapan bir devlet başkanı, en son okudukları hoşuna gitmez. Yardımcısını azarlar. Akşam ki radyo programı için yenisini hazırlamasını ister.
 Yayın saati gelir. Devlet başkanı yazılanları okumaktadır. Heyecanlı, ajitatif bir konuşma. Sondan bir önceki sayfa
''Şimdi size önemli bir şey söyleyeceğim '' diye bitiyormuş.
Sayfayı çevirmiş. Tek bir cümle.
'' Hadi şimdi açıklada görelim''

Iraklı Papağan

3 Amerikan askeri, Iraklı yaşlı bir adamın sahibi olduğu bakkaliyeye girip cola alırlarken bir yerden ses gelir.--Kahrolsun Amerika.Bir de bakarlar ki bir papağandır konuşan. Yine de adama fırça atarlar
.--Yarın tekrar geleceğiz, bu papağanı ortadan kaldır.
Yaşlı adam çok sevdiği papağanından vazgeçemez.Sonra aynı papağandan imam'ın da olduğu aklına gelir. Papağanları değiştirirler. Askerler tekrar geldiklerinde papağanın değiştiğine, dün sloğan atan papağan olmadığına inanmazlar. Test etmeye çalışırlar. Askerlerden biri bağırır.
--Kahrolsun Amerika.
Papagan yanıtlar
--Amin.