Özdemir Asaf, “Lavinia” adını verdiği bir hanıma âşık olmuştu. Lavinia’nın kim olduğunu bilmiyorduk;
Kumkapı’ya, Kör Agop’un meyhanesine gitmek üzere, Sait Faik ve Özdemir Asaf’la Kulis’te buluşmuş, Münir Özkul’u bekliyorduk. Bir ara kapıdan tanıdığımız bir kadın girmişti. Özdemir heyecanlanmıştı, “Lavinia geldi… Beni bekleyin, şimdi dönerim,” deyip onunla bir masaya oturmuştu. Sait Faik, “Lavinia bu muymuş! Keşke onu hiç görmeseydik, kafamızda canlanan Lavinia’yı biliyor olsaydık,” demişti.
O akşamüstü, geri dönmesi için Özdemir’i çok beklemiştik. Sait Faik alçakgönüllü bir insandı ama, saygısızlığa dayanamazdı. Birkaç kez gitmeye kalkmış, onu zor tutmuştum.
O akşamüstü, geri dönmesi için Özdemir’i çok beklemiştik. Sait Faik alçakgönüllü bir insandı ama, saygısızlığa dayanamazdı. Birkaç kez gitmeye kalkmış, onu zor tutmuştum.
Özdemir yanımıza geldiğinde, konuyu değiştirmek için Sait Faik’e, “Yakında ‘Yuvarlak Masa Yayınları’ adını verdiğim bir dizi çıkarıyorum. İlk kitabı kendi şiirlerime ayırmıştım, kararımı değiştirdim, senin hikâyelerini basmak istiyorum,” der demez, Sait Faik küplere binmişti:
“Sen kim oluyorsun da bana sormadan kitabımı yayımlamaya karar veriyorsun! Ben hikâyelerimi basacak yer bulamıyor muyum? Onları basmak sana mı kaldı? Kendini büyük şair saymaya başladın galiba… Seni sevdiğimiz için senin dostunuz. Lavinia gibi şiirler yazdığın için değil!” demiş ve Kulis’ten çıkıp gitmişti.