29 Temmuz 2024 Pazartesi
HER GARSON OCAĞA BAĞIRIR..
Kahve de yeni dergi çalışmalarına başladık.
--Ne içersin? diye sordu.
--Gazoz dedim. Ocağa doğru bağırmaya başladı.
--Gazoz biiir. Sonra gitti, tezgah altından gazoz alıp geldi. Birazdan Kemal Özer geldi. Ona da sordu.
--Ne içersin?
--Çay dedi. Bu yine ocağa dönüp,
--Çay biir, demli olsun dedi.
Normal di mi? Başka yerde normal olabilir. Ama bu kahvede zaten başka çalışan yok. Garson dediğin,ocağa doğru bağırır ya, o da buna özeniyordu.
(YAŞAMAK HATIRLAMAKTIR)
BAKIRCI ÇIRAĞI
Bakırcı ustasının yanına bir çırak girmiş. Çırak, bir süre sonra işi bırakmış. Annesi gelmiş,
-- Oğlum artık gelmeyecek demiş.Mesleği öğrendi, kendine dükkan açaçak. Nasıl olsa kolay.Bakırı alıyorsun, döve döve biçim veriyorsun.
Usta dayanamamış,
--Vay kerata demiş. Kendi öğrenmekle kalmamış, annesine de öğretmiş.
NİHİLİST TİYATRO
12 Eylül darbesi, Sovyetlerin çöküşü Türkiye’de insanları apolitik hale getirmenin araçları haline getirildi. Bu, amatör tiyatroyu da etkiledi. Çok iyi amatör tiyatroların olduğunu biliyorum ama, bazıları anlamsızlığa, karanlığa sığınmaya başladılar. Hiçlik, nihilizm gibi Amatörlerde beni rahatsız eden olay bu. Nitekim genç bir kadrodan bir oyun seyrettim,
“Çok özür dilerim ama ben bilmem kaç yaşına gelmiş bir tiyatrocu olarak sahnede seyrettiğim oyunu anlamak istiyorum. Sizin oyundan hiçbir şey anlamadım.” dedim.
Arkadaşlarım gayet rahat
“Biz de zaten bir şey anlatmak istemiyorduk.” dediler. ''Şaşırdım kaldım"(Akan; 1995)Mehmet Akan ustanın anısına saygıyla...
26 Temmuz 2024 Cuma
GARANTİCİ SEYİRCİLER
İstanbul da gişenin yolunu bilmeyen Muammer Karaca turneye Kayseri, Mersin gibi yerlere gittiğinde gişeden ayrılmazmış.
--Ya demişler..Üstat senin gişede oturman yakışık alır mı? Biraz şehri gezsene..
--Ah be dostum dermiş. Sen bura halkını bilmezsin. Onlar garanticidir. Alacakları malı önceden görmeleri gerekir. ULVİ ALACAKAPTAN
24 Temmuz 2024 Çarşamba
EN ESKİ MESLEK
Dünya Atletizm şampiyonası için Romadayız. kaldığımız otel stada yakın. yürüyerek gidelim dedik. merkezi bir yerde gece cadde 2 taraflı mini etekli kızlarla dolu. Meğer buluşma yeriymiş orası.
Üç beş cümle İtalyanca bilirim.. Birine yaklaşıp,
"Kuando kosta?" dedim.. "Kaç para!."
"Trenta dolari" dedi kadın.. 30 dolarmış..
Gülüştük Kenan'la, yürüdük.. Az ilerde bir tane daha.. Bu biraz irice..
"Kuando kosta?." "Çinkuanta dolari" dedi,
tam bir erkek sesi.. Bu travesti.. 50 dolar!.
Fırsatı kaçırır mı Hıncal..
Döner dönmez Duygu Asena'nın odasına daldım..
"Kenan Onuk şahit" dedim.. "Dünyanın en eski mesleğinde bile sizden pahalıyız!."
Biliyordum zaten dedi.
GAZETECİ VAR, GAZETECİ VAR
Ahmet Mithat Efendi’nin çıkardığı Tercüman-ı Hakikat gazetesinin tüm dizgicileri, baskıcıları, orada çalışanların hepsi, küçük bir meseleye kızarak işi bırakmışlar.
“Eh artık Ahmet Mithat Efendi mahvoldu, yarın kendisine başka bir iş arar. Ama bunu hak etmişti.” diye düşünmüşler.
Fakat Ahmet Mithat Efendi, gücendirdiği çalışanlarına yalvarmayı kendine yedirememiş. Bu konuyu onur meselesi yapmış. Hemen kollarını sıvamış. İ Tüm yazıları yazmış, kendi elleriyle dizmiş, düzeltmeleri yapmış, sabaha kadar uyumayıp makineleri kendisi çalıştırarak gazeteyi yetiştirmiş.O gün ne olacağını bekleyen gazete personeli, sabahın erken saatlerinde çocukların sokakta,
“Yazıyor, Tercüman-ı Hakikat… Tercüman-ı Hakikat…” seslerini duyunca çok şaşırmışlar.Bir gazete satın alıp da hemen hiçbir eksiklik ve aksaklık bulunmadığını görünce, kendiliklerinden gidip Ahmet Mithat Efendi’nin elini öpüp barışmışlar.
Yani mutfağına giremeyeceğin işi yapmayacaksın. ADNAN NURİ BAYKAL
BORÇLU BAŞBAKAN
Atatürk ölmüş, İnönü Cumhurbaşkanı fakat daha Çankaya’ya taşınamamış. Başvekil Bayar anlatıyor:
“Bir gün devlet işlerini görüşmek üzere evine gittim Bir de baktım ki, o günlerin İş Bankası Genel Müdürü, benim de akrabam olan Muammer Eriş ile İnönü bazı hesaplar üzerine eğilmiş çalışıyorlar. İsmet Paşa eliyle bir yer gösterdi ve biraz beklememi işaret etti. Sonradan öğrendiğime göre Meğer İsmet Paşa Cumhurbaşkanı olur olmaz İş Bankası Genel Müdürü Muammer Eriş’i çağırıp derhal Bayar’ın genel müdürlüğü zamanındaki önemli evrakı getirmesini istemiş.
“Geldiğim sırada da yaptırdığım ev için bankadan aldığım paranın hesabını gözden geçiriyorlarmış. Borcumu ödemiştim. Bakiye 4.500 lira kalmıştı. Eriş bu neticeyi benim yanımda İsmet Paşa’ya söylüyordu.
İsmet Paşa bana dönüp Muammer Eriş’e: “Kuvvetli adam dedi. Kurduğu ve bu hale getirdiği bankaya 4.500 lira borcu var! Tebrik ederim Celal Bey!”[1]abdülkadir ilgen
NASIR'I BALIKLAR SEVER
Mısır'da her şeyin kıtlığının yaşandığı Nasır döneminden örnek bir fıkra:
Nil kıyısında yaşayan bir adam, umutsuz bir açlık içinde Nil'e balık avlamaya gitmiş ve bir balık tutmayı başarmış. Zaferle balığı karısına getirip "İşte burada bir balık var, bu bizi bir öğün idare etmeli" demiş. Karısı da "Ancak onu çiğ yemeye hazırsan. Hiç zeytinyağımız, tereyağımız, ateşimiz yok; onu pişirmemin hiçbir yolu yok." Adam da tiksintiyle "Ben çiğ balık yemem." demiş ve balığı yeniden nehre atmış. Suyun yüzeyine çıkan balık "Yaşasın Başkan Nasır" diye bernard lewis
4. MURAT VE BEKRİ
Sultan IV. Murad halkın arasına karışıp emirlerinin uygulanıp uygulanmadığını denetlerken bir meyhaneye girer. Bekrî köşede demlenirken padişahı görünce kavuğuyla şişeyi saklar. En az kendisi kadar zeki padişah duruma vakıf olur ve gözüyle kavuğu işaret eder.
Bekrî "Settar'ül uyub" (ayıpları örten) der.
Sultan, tesbihini görür, "o nedir?" anlamında bakış atar.
Bekrî "Cila'ul kulub" (kalpleri cilalayan) der.
IV. Murad "Şimdi ne yapacağız?" diye sorar.
Bekrî "Gaffar'üz zünub" (Günahları affeden) cevabını verir. Sultan güler ve Bekrî Mustafa'yı tekrar bağışlar.
HAMAL AYAKLI PADİŞAH
Has Odalı Yusuf Ağa bir fıkra naklediyor:
Sultan Ahmed abdest alırken suyunu Yusuf Ağa dökermiş, kışın en şiddetli günlerinde dahi soğuk su isteyen padişah bir gün:
'Ayaklarım hamal ayağı gibi' demesi üzerine, Yusuf Ağa,
'Padişahım, meşhur meseldir, ayağı büyük olanın bahtı açık olurmuş...' diye karşılık verince gülmüş ve
'Belî, bilürüm, Bahtî mahlasını ol sebepten aldım' demiş."sultan ahmet divanı tahlili
OLMASA ŞAİRLİĞİN...
Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın çevresindeki şairlerden biri de Nurullah Can'dır. Can, yeni yayınlanan kitabı "Şiir Güzeldir"i Dağlarca'ya imzalattı. Muzipliğiyle de bilinen Dağlarca, kitabın kapağında yer alan "Nurullah Can / Şiir Güzeldir" satırlarının arasına hemen kalemini çıkarıp "Olmasa" sözcüğünü yazdı.
METOTSUZ İLİM
: Hitler'in zulmünden kaçarak İstanbul Üniversitesi hoca olarak sığınan Yahudi bilim adamlarından Hellmut Ritter bir gün Mahir Bey'e şöyle demiş:- “Siz Türkler öyle şeyler biliyorsunuz ki buna şaşıyorum, ama öyle şeyler de bilmiyorsunuz ki ona da çok hayret ediyorum!”
Bu haklı serzenişi kabul eden Mahir İz hafifçe tebessüm ettikten sonra ünlü Alman müsteşrike dönerek:
- “Üstadım buna metotsuz şark ilmi derler” diye cevap vermiş
MEHTER TAKTİĞİ
.Tarihçi, Muhtemelen iSKENDER pALA) :
"Bazı tarih kitaplarına göre Viyana Kuşatması esnasında Osmanlı mehteri bütün muhasara müddetince nevbet vurmaya devam etmiş. Mehter sesinin Osmanlı askerine şecaat, düşmanına da korku verdiği biliniyor. Zaferden sonra bir grup papaz şu itirafta bulunmuşlar:
-Eğer siz iki gün daha mehter sesine devam etseydiniz; şehir kendiliğinden düşecekti ve biz teslim kararı almıştık.
Bu anekdot, Osmanlı mehterinin ve kös sesinin ihtişamını anlatmak için uydurulmuş bir efsane olsa gerektir değil mi efendim?
Diğer tarhçi, kimse artık:
--Adamlar korkuya değil, gürültüye tahammül edememişlerdir bence
BİR ŞEYE BENZEMEMEK
Ressam Edouard Pignon'dan bir zeytin ağacının gövdesini resmederken bir çocuk geçiyormuş; tablosuna baktıktan sonra, ona:
"Bu yaptığın hiçbir şeye benzemiyor"demiş.
Pignon, çok sevinmiş:
"Bana en güzel iltifatı yaptın, başka hiçbir şeye benzemeyen bir şey yapmaktan daha zor bir şey yoktur.
CAN YÜCEL KUDURURSA..
Can Yücel, Halit Narin’lekomşu olduğu günlerde, Halit Narin’in köpeği Can Yücel’i ısırır. Ertesi gün köpeğin bakıcısı, köpeğin bir sürü raporunu getirir gösterir. Bakar köpek temiz. Ama yine de Halit Bey’e bir haber yollar: “Kudurduğumda ilk seni ısıracağım, haberin olsun.”
20 Temmuz 2024 Cumartesi
HERRU MERRU
Dağlarca, bir ingiliz şairle konuşurken çevirmenliğini yapıyorum. Bir ara,
--Ya herru, ya merru dedi. Bana dönerek -aynen çevir dedi. O anlamda bir şeyler söyledim. Dağlarca ikna olmadı.
--Herru'nun ingilizcesi ne?
--Yok öyle bir şey.
--Merru'nun ingilizcesi?
--O da yok.
Üstadın güvenini kaybettim. Kestirip attı.
--Sen ingilizce bilmiyorsun. Giderken de söyleniyordu. Şekpir ingilizcesinde herru, merru olmaz mı? YAŞAMAK HATIRLAMAKTIR.
BÖBREK İLACI
Değişmez ön yargıları vardıFazıl hüsnü Dağlarca'nın. Mesela doktorlara hiç güvenmez.Birgün iş yerinde sancılarım arttı.Beni gördü.
--Neyin var ? dedi.
--Böbreklerim ağrıyor.
--Doktora gittin mi ? diye sordu.
--Gittim dedim. Taş varmış. Bol bol su içmemi ve hareket etmemi söyledi.
--Bunlar bir şeyden anlamaz diye bağırdı.Senonun dediklerine aldırma Benim dediklerimi yap.
--Ne yapayım?
--İçebildiğin kadar su iç, Birde bol bol hareket et.. YAŞAMAK HATIRLAMAKTIR
TEK AYAKKABI.
2 Antepli kaçakçı, Halep'e gidip 100 çift kundura almışlar. Sınırda yakalanacaklarını bildikleri için 100 adet sağ kundurayı biri alıp Tibil den yurda girmiş. Malları da gümrüğe bırakmış. Diğeri de 100 tane sol kundurayı başka bir gümrüğe bırakmış. Bir süre sonra gümrük malları satışa çıkınca her biri kendi girdikleri gümrük kapısına gitmişler. 100 tek kundura kimsenin işine yaramadığından 3 otuz paraya ayakkabıları almışlar.Antep'e getirip birleştirmişler. Al sana 100 çift pırıl pırıl iskarpin ! ÜLKÜ TAMER
19 Temmuz 2024 Cuma
KULAK ÇINLAMASI
Aydın Doğan, merdivenler de Musa Ağacık'ı görür.
--Musa, dün akşam dışişleri bakanı ile senin kulaklarını çıtlattık der.
Musa Ağacık, ise aldığı parayı dile getirir.
--Bir günde muhasebe müdürü ile kulaklarımı çınlatsanız...(GAZETECİLERİN ŞAKASI OLMAZ)
YAYIN YASAĞI
1981 Yılında Trakya da bir askeri uçak düşer.Yaralılar Cerrahpaşa hastanesine getirilir. Gazeteciler haber peşinde koşmaktadırlar.Milliyet muhabiri Ercüment, doktor önlüğü giyerek yaralılara ulaşır.Büyük bir haber atlatmadır bu. Bu atlatmayı hazmedemeyen bir gazeteci ise, sıkıyönetimi arayıp sorar.
--Albayım falanca haberle ilgili yayın yasağı var değilmi?
Yoksa bile albay,''ne olur, ne olmaz '' düşüncesi ile
--Evet var der. ve haber yayınlanamaz. NAZIM ALPMAN
15 Temmuz 2024 Pazartesi
SANAT İZNİ
1920 yılında bir kararname ile müslüman kadınların sahneye çıkması yasaklanınca bir tiyatro müdürü bu yasağı şöyle alaya almıştı:
--Yetkililer ahlaka aykırı hayat süren kadınları izin belgesi veriyorlar. Halk sağlığı adaresi doktorları veriyor bu izni. Ahlaksızlık için izin veriyorlar da sanat için niye izin verilmiyor, anlamıyorum. İŞGAL ALTINDA İSTANBUL. BŞLGE CRİSS
11 Temmuz 2024 Perşembe
ASİ BİZDEN OLURSA...
Karadaģ haydudu,Sırp eşeği, Bulgar yılanı
Bir de Yunan iti, çepeçevre kuşatmış bu vatanı...
Kim diyor bunu? MEHMET Akif .
Neden diyor? Çünkü bu etnik unsurlar ,Osmanlıya isyan etti. Ama Arnavutlardan söz etmiyor. Ilk ayaklananlardan biri Arnavutlar. Çünkü kendisi de Arnavut. Özü doğru biri olabilir ama tarafsız olmadığı ortada işte. CAZIM GÜRBÜZ
CENNET VE RESİM
Elif Naci,müze müdürlüğü yaparken müze çalışanlarından bir genç içeri girmiş.
--Sizden bir dilekte bulunacağım .Elif Naci de buyur etmiş.
--Siz artık resim yapmayın demiş Elif Naci'ye. Çünkü resim yapan cennete gidemez.
--Sen gidecek misin? Diye sormuş Elif Nacı.
--Elbette..
--Hah demiş Üstat. Senin gideceğin cennette benim yerim olmaz. Bu yüzden resim yapmaya devam demiş.
ÖZLÜ SÖZ
Bizim köye dedemin eski bir dostu aşık geldi. Evde ağırladık. Eskilerden ölenlerden kalanlardan söz ettiler. Sonra dedem yeğenlerinin vefasizlığindan söz etti. Gece geç bir saatte, dedem geç oldu uyumak istersin dedi. Asık, dur sana bir söz edeyim dedi. Sazı aldı başladı calmaya, Gecenin özetini geçti.
Çok yaşasın ölüler.,
Hiç doğmasın kötüler,
Bu dünya fanı dünya,
Adamı dostları beller..
( Mehmet Baveşin)
YAVRUMUN YAVRUSU
Annem 3 yaşında ki torununu seviyor.
--Yavrumun yavrusu,
yavrumun yavrusu...
Ne güzel diye düşünüyorum.Bellki ki kocama kırgınlığı geçmiş.
O yine,
---Yavrumun yavrusu,
yavrumun yavrusu,
yarısı yavrumun yavrusu,
yarısı yılan yavrusu
diyor. Karı koca duymazdan geliyoruz.
( AİLE İÇİ HESAPLAŞMALAR)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)