23 Eylül 2020 Çarşamba
tavuk danışmanı
kavga bedeli
berthol brecht
Çanakkale- Beykoz maçı
22 Eylül 2020 Salı
Atatürk heykeli
21 Eylül 2020 Pazartesi
Kosova Savaşı
Aleko Bacanos
Cahit Arf
Evren ve maiyeti, ODTÜ ziyaretindedirler. Cahit Arf ellerini sıkmaz.
--Üniversiteleri kışlaya çevirdiniz der.
Evren ise,
--Sizde üniversiteye anarşi getirdiniz diye hiddetlenir.
Hoca geri adım atmaz.
--Üniversite bilim üreten bir kuruluştur. Biliminde temelinde anarşi vardır.
(metin demirtaş)
Cemal Süreyya ve evlilik
Cemal Süreya, 5. evliliğni yaptığı gün akşam geç saate dek arkadaşıyla meyhane de içmektedir. Dostları onu eve gitmesi için uyarırlar. Şair, sebebini açıklar.
--Daha ilk günden alıştırmalıyım buna karımı. MELİH ERGEN
heykeltıraş
ŞARKILARIN MAKAMI
79 Yılında geçici olarak Van Radyosundayım..''İstekler '' programı için çalışıyorum. Şarkıların makamını belirledim. Onay için müdüre götürdüm. Okumaya başladı..
--Acemaşiran, Hicazkar, Kürdili hicazkar,Acem kürdi..Bak kardeşim dedi. Zaten kürtlerin içindeyiz. MİT başımızda. İran öte de, farslar çalkalanıyor. Makam seçimini daha dikkatli yap.
FİKRET ALAN.
FÜRUZAN
Sanatçılarla konuşmak dikkat ister. Füruzan'ın ağırlandığı bir sohbet sonrası sunucu teşekkür eder.
--Füruzan hanım. Ayağınıza sağlık geldiniz. Çok hoş, çok içten bir konuşma oldu.
Füruzan, anlamamıştır.
--Ya nasıl olacaktı ki?
Sevin Okyay ve günlük hayat
Sevin Okyay'a konuk olarak katıldığı bir kitap fuarında bir kadın okuru çok yönlülüğüne dikkat çeker.
--programcısınız ,çeviri yapıyorsunuz,sinema, müzik, gazete yazarısınız. Biz ev kadınlarının ise ev, yemek , bulaşık, çamaşır bu kadar vaktini alırken, siz bunları nasıl karşılıyorsunuz?
Sevin Okyay, gülerek cevaplar.
-- Ben önce iyi bir kayınvalide edindim.
15 Eylül 2020 Salı
KIZ ÖĞRENCİ
Köy öğretmenliğimin ilk yılları doğuda bir köyde geçti. Kız çocuklarını okula göndermiyorlar. Kaymakamlık, sürekli kız öğrenci mevcudunu soruyor. Bir gün hışımla köy kahvesine girdim.
14 Eylül 2020 Pazartesi
Sosyalist Metin Oktay
Bir tren seyahatinde Metin Oktay, karşılaştığı Çetin Altan ile sohbet etmektedır.
11 Eylül 2020 Cuma
DEMİREL'İN KAZIĞI
ADAMIN biri Demirel’e karşıymış, sevmezmiş. Bir gün televizyonda Demirel’i görünce, “Konuş konuş, bir gün gelecek kazık bir yerine girecek!” demiş...
* * *DEMİREL başbakan, hemen başbakana hakaretten dava açılır. Dava sürerken “12 Eylül” gelir, Demirel başbakanlıktan indirilir, sürgüne gönderilir... Aradan bir zaman geçer, mahkemeden tebligat gelir, “Hakaret davası karar aşamasındadır.”
Demirel hemen avukatlarını arar:
“Davadan vazgeçiyorum!”
“Aman efendim...”
“Adam benim için ne demişti?”
“Gün gelecek, bir yerine kazık girecek demişti!”
Demirel kahkahayı patlatır:
“Adamın dediği çıkmadı mı?” HASAN PUL
7 Eylül 2020 Pazartesi
AYDIN BOYSAN VE 6-7 EYLÜL
Aydın Boysan'a sordular.
--Aydın abi, biz ne zaman rakıyı limonata bardağında içmeye başladık?Aydın Boysan , cevap verdi.
--8 eylül sabahı !
Biz 6-7 eylülde sadece insanları değil, bir kültürü de kovduk memleketten.
5 Eylül 2020 Cumartesi
KÖYLÜ KURNAZI
Danimarka da çevirmenlik yaparken, 10-12 yaşlarında çocuğu sürekli altını ıslatan bir ailenin çevirmenliğini yapıyorum. Doktor soruyor.
3 Eylül 2020 Perşembe
Rıza Tevfik hainliği
Ürdün’de sürgünde iken Matbuat Umum Müdürü’nün çıkardığı antolojide Refik Halit’den bahsedilip kendisinin adının dahi geçmemesine içerleyen Rıza Tevfik hemen bir telgraf çeker; "Maksat şairlikse şairim, hainlikse sunturlu hainim. O halde neden bu antolojide şiirlerimden bir tek mısra dahi yok. Bunu merak ediyorum."
BAYBURT ZÜLMÜ
Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası konser için Bayburt'a gelmiş. Şehrin ileri gelenleri salon boş kalmasın, ayıp olmasın diye bütün Bayburtluları konsere davet etmişler. Konser icra edilmiş. Konser esnasında salondan çıt çıkmamış.
Gazeteciler konser sonrasında konserden çıkan bir Bayburtluya izlenimini sormuşlar. ‘’Gasteci bey’’ diye başlamış Bayburtlu boynunu bükerek: ‘’Bayburt Bayburt olalı böyle zulüm görmedi...’’ demiş. Gazeteci ikinci soruyu sormuş: ‘’Neden zulüm ağam? Beğenmediniz mi yoksa?’’
Bayburtlu cevap vermiş: ‘’Gasteci bey’’ demiş, yutkunmuş, ‘’Yoh beğenmedim’’ demiş. Sonra nedenini anlatmış: ‘’Gasteci bey, bir kere orkestra Brahms'ın fa minör sonatını çok kötü yorumladı. Bartok'un piyano konçertosunu çalan piyanistte ritm duygusu diye bir şey yoktu. Bütün fa diyezleri fa naturel çaldılar. Sonra; kemanların entonasyonları hem kötüydü hem de farklıydı, bakırlarla yaylıların metronomları uymuyodu birbirine, adeta bir kakafoni vardı ortamda, mahvettiler canım Haydın'ı. Bach'ın solo süitini konservatuar talebesi bile bunlardan iyi çalardı. Orkestra Bayburtluya resmen zulmetti gasteci beğ...’’
ALDATILMA
Adamın birisi karısı tarafından fena halde aldatıldığını öğrenmiş ve o gün de iş için trenle bir yolculuğa çıkması gerekiyormuş. Acı içinde yola çıkmış, trene varmış. Bir kompartımanda bir kişilik boş yer bulmuş. Girip yerleşmiş.
Tren hareket etmiş, adamın kafasından çıkmıyor olay. Sonunda kendini tutamayıp hüngür hüngür ağlamaya başlamış. Yolculardan biri adama derdini sormuş. Bizimki dolu, hemen anlatmaya koyulmuş.
Derdini soran yolcu teselli etmiş:
- ‘’O kadar üzülmeyin! Benim babamın da başından geçmiş böyle bir şey!’’
Diğer yolcular da katılmışlar konuşmaya; her biri, ilk konuşmacıyı onaylıyormuş:
- ‘’Benimkinin de...’’
- ‘’Benimkinin de... ‘’
- ‘’Benimkinin de...’’
Bizimki biraz teselli bulmuş, rahatlamış bir halde sigarasını çıkarmış, çakmağını arayıp bulamamış. Sülaleden aldatılmışlar ordusuna dönerek sormuş:
- ‘’İçinizde ateşi olan var mı, o..... çocukları?’’ OSMAN AYDOĞAN
Mütereddit Mehmet efendi
Bir vakitler Osmanlı zamanında Mütereddit Mehmet Efendi diye varlıklı bir paşazade varmış. Adı Mehmet de, namı mütereddit... Bu Mütereddit Mehmet Efendi kendine bir konak yaptırmak istemiş. Ünlü bir mimarı çağırmış. “Kaç paraysa vereceğim ama bana şöyle namı yürüyecek, görenlerin parmak ısıracağı bir konak yapacaksın” demiş.
Mimar siparişi almış, kolları sıvamış. Para da bol ya, kısa zamanda konağı bitirmiş.
Mütereddit Mehmet Efendi gelmiş, konağı gezmiş. Haremlik selamlık, avlu, mutfak, cariyelerin odaları, hamam falan filan hepsine tek tek bakmış. Çok, ama pek çok beğenmiş. Mimar, “Nasıl buldunuz konağı efendi hazretleri” diye sorunca, Mehmet Efendi cevap vermiş: ‘’Valla mimarbaşı pek beğendim. Yani tek kelime ile aliyülâlâ. Her şey var, hiçbir şey unutulmamış. Lakin kafama takılan bir şey var. Şu üç katlı koskoca konakta tek bir tuvalet var. Ona mana veremedim. Niyedir?’’
Mimar sırıtmış: ‘’Efendim namınız malum, Mütereddit Mehmet Efendi... Zatıâliniz sıkıştığında, alt katta mı yapsam, üst kata mı çıksam, hareme mi dalsam, selamlıkta mı otursam derken altınıza şey edersiniz diye düşündüm efendim. İşte o yüzden tek bir hela ile iktifa ettim...OSMAN AYDOĞAN
KAOS
Doktor, mimar, politikacı oturmuş... “En eski meslek hangimizinki” diye tartışıyorlar. Doktor: “Adem’in kaburga kemiğini çıkartarak Havva’yı yaratan Yüce Tanrı’nın yaptığı iş cerrahlıktı. İlk meslek hekimliktir.” Mimar: “Mimarlık hekimlikten de eskidir. Evren kaos içindeydi. Tanrı, her mimar gibi dünyayı önce yaşanılır hale getirdi. En eski meslek mimarlıktır!” Politikacı ise durur mu, hemen atılıverir: “Bir dakika beyler. Kaostan söz ediyorsunuz!. O kaos, kimin eseri söyler misiniz?
BÜYÜK MUHTAR
Mısır ve Nasır
Başkan Nasır kendisi hakkındaki karikatürlere ve fıkralara çok sinirlenirmiş. Bu fıkraları belli bir kişinin uydurup yaydığını öğrenince öfkesi bir kat daha artmış. Polis şefini çağırtmış... Fıkraları icat eden kişinin acele bulunmasını istemiş.
Bir hafta sonra polis şefi tutukladığı adamla birlikte Başkanlık Sarayı’na gelmiş. ''Sayın Başkan, demiş, sizinle ilgili fıkraları uyduran kişi işte bu...'' Nasır adamı baştan aşağı bir süzmüş: ''Sen, demiş gerçekten benimle ilgili fıkraları uyduran kişi misin?'' ''Evet, demiş adam...'' Nasır bunun üzerine peş peşe kendisiyle ilgili fıkraları anlatmaya başlamış... Her birinin sonunda adama: ''Bu fıkrayı da sen mi uydurdun?'' diye soruyormuş... Her defasında da aynı yanıtı alıyormuş: ''Evet efendim ben uydurdum...'' Nasır sonunda: ''Sen de benim gibi Mısırlısın, ülkeni de benim kadar sevdiğini tahmin ediyorum, neden bunu yapıyorsun, Mısır’ı büyük, özgür ve saygın bir ülke haline getirdiğimi biliyorsun...'' deyince adam şöyle bir yutkunmuş: ''Bakın efendim, işte bu fıkrayı ben uydurmadım'' demiş...
G. Bernard Shaw
İkinci Dünya Savaşı başlamış ama İngiltere henüz savaşa girmemiş. Bir gazeteci Bernard Shaw’a sorar: ''İngiltere İkinci Dünya Savaşı’na girmeli mi?'' Bernard Shaw der ki: ''Birinci Dünya Savaşı’nda üç imparatorluk yıkıldı. Çarlık yıkıldı, Osmanlı İmparatorluğu yıkıldı, Avusturya - Macaristan İmparatorluğu yıkıldı. Eğer bu savaşta da Büyük Britanya İmparatorluğu yıkılacaksa girelim o savaşa...'' O zaman der ki gazeteci: ''Siz sürekli basın özgürlüğünün yetersizliğinden yakınmaktasınız. Oysa imparatorluğumuz batsın bile diyebiliyorsunuz. Nasıl olur da hâlâ basın özgürlüğü yok diyebilirsiniz?'' Shaw gülümser: ''Siz benim neleri söylediğimi biliyorsunuz ama neleri söyleyemediğimi bilmiyorsunuz...'
2 Eylül 2020 Çarşamba
Sakallı Celal ve komitern
sakallı celal, Vedat Nedim Tör'le komünist enternasyonalin dördüncü kongresine katılır..Sovyet delegasyonuyla derin sohbetlere girer ve sovyet temsilcilerini hayretler içinde bırakır.Bu bilginin kaynağını da açıklar.
--devrim sizin ülkenizde yapıldığı halde marksizmi bizlerden az biliyorsunuz diye üzülmeyin. siz gece gündüz çalıştığınız için okumaya vakit bulamamışsınız. sizin kadar çalışmadığımızdan biz de oturup bol bol marksizme kafa yormuşuz. hepsi bu!" Orhan Karaveli