29 Aralık 2020 Salı
GÜRCİSTAN DA COCA COLA
GENÇ MATBUAT
Karizmatik Çavuşesku
Bektaşi'nin karpuzu
28 Aralık 2020 Pazartesi
gelin- kaynana
18 Aralık 2020 Cuma
muhasebe
Yol yemez Nazmi
17 Aralık 2020 Perşembe
kral sözü
kadınsız film , kadınsız roman
Mümin Dizgici
Sait Faik'e göre öykü..
Adanalı Allah'a niye küfreder?
16 Aralık 2020 Çarşamba
ENDİŞELİ VE ÖFKELİ
13 Aralık 2020 Pazar
Ahmet Arif ve kürt isyanı
11 Aralık 2020 Cuma
Nazım Hikmet ve Bulgar yazarlar
Özdemir Asaf'in iradesi
Reşat Nuri Güntekin ve duvar saati
8 Aralık 2020 Salı
organizasyon
30 Kasım 2020 Pazartesi
ATIF URAL FIKRASI
28 Kasım 2020 Cumartesi
şinasi Berker 'in çobanlığı
hüseyin ezer
24 Kasım 2020 Salı
Nida Tüfekçi
23 Kasım 2020 Pazartesi
italya da bir ressam
Arif Damar
18 Kasım 2020 Çarşamba
Nazım Hikmet ve kızkardeşi
ERKEN BOŞALMA
Görevli Adam
17 Kasım 2020 Salı
Mem u Zin ve Can Yücel
13 Kasım 2020 Cuma
jinekoloğ ve yönetmen
bestekar polis
GÜZEL SESLİ İMAM
foto kanıt
operatör filmci
cahit ırgat ve gazeteci
12 Kasım 2020 Perşembe
SANATSAL PAZARLIK
TİYATRO VE İÇKİ
10 Kasım 2020 Salı
KOMÜNİST EKONOMİST
28 Ekim 2020 Çarşamba
BEDRİ AYSELİ BAĞLARI
ATAKAN ÇELİK HAYRANI
SABAHATTTİN ALİ VE MUSTAFA KEMAL
21 Ekim 2020 Çarşamba
Fizik İnancı
HİÇ'LİK
19 Ekim 2020 Pazartesi
Damat Ferit ve kayınbiraderi
13 Ekim 2020 Salı
SADDAMIN İYİLİĞİ
KOPYA MESELESİ
9 Ekim 2020 Cuma
Siyasetçi Hakem
8 Ekim 2020 Perşembe
Bekir Yıldız'ın aşkı
2 Ekim 2020 Cuma
GERCÜŞ AĞALARI
İDİL BİRET ve cinsiyetçilik
CEVAT KURTULUŞ
İSMET AY VE 12 EYLÜL
Hümeyra ve Ajda pekkan
23 Eylül 2020 Çarşamba
tavuk danışmanı
kavga bedeli
berthol brecht
Çanakkale- Beykoz maçı
22 Eylül 2020 Salı
Atatürk heykeli
21 Eylül 2020 Pazartesi
Kosova Savaşı
Aleko Bacanos
Cahit Arf
Evren ve maiyeti, ODTÜ ziyaretindedirler. Cahit Arf ellerini sıkmaz.
--Üniversiteleri kışlaya çevirdiniz der.
Evren ise,
--Sizde üniversiteye anarşi getirdiniz diye hiddetlenir.
Hoca geri adım atmaz.
--Üniversite bilim üreten bir kuruluştur. Biliminde temelinde anarşi vardır.
(metin demirtaş)
Cemal Süreyya ve evlilik
Cemal Süreya, 5. evliliğni yaptığı gün akşam geç saate dek arkadaşıyla meyhane de içmektedir. Dostları onu eve gitmesi için uyarırlar. Şair, sebebini açıklar.
--Daha ilk günden alıştırmalıyım buna karımı. MELİH ERGEN
heykeltıraş
ŞARKILARIN MAKAMI
79 Yılında geçici olarak Van Radyosundayım..''İstekler '' programı için çalışıyorum. Şarkıların makamını belirledim. Onay için müdüre götürdüm. Okumaya başladı..
--Acemaşiran, Hicazkar, Kürdili hicazkar,Acem kürdi..Bak kardeşim dedi. Zaten kürtlerin içindeyiz. MİT başımızda. İran öte de, farslar çalkalanıyor. Makam seçimini daha dikkatli yap.
FİKRET ALAN.
FÜRUZAN
Sanatçılarla konuşmak dikkat ister. Füruzan'ın ağırlandığı bir sohbet sonrası sunucu teşekkür eder.
--Füruzan hanım. Ayağınıza sağlık geldiniz. Çok hoş, çok içten bir konuşma oldu.
Füruzan, anlamamıştır.
--Ya nasıl olacaktı ki?
Sevin Okyay ve günlük hayat
Sevin Okyay'a konuk olarak katıldığı bir kitap fuarında bir kadın okuru çok yönlülüğüne dikkat çeker.
--programcısınız ,çeviri yapıyorsunuz,sinema, müzik, gazete yazarısınız. Biz ev kadınlarının ise ev, yemek , bulaşık, çamaşır bu kadar vaktini alırken, siz bunları nasıl karşılıyorsunuz?
Sevin Okyay, gülerek cevaplar.
-- Ben önce iyi bir kayınvalide edindim.
15 Eylül 2020 Salı
KIZ ÖĞRENCİ
Köy öğretmenliğimin ilk yılları doğuda bir köyde geçti. Kız çocuklarını okula göndermiyorlar. Kaymakamlık, sürekli kız öğrenci mevcudunu soruyor. Bir gün hışımla köy kahvesine girdim.
14 Eylül 2020 Pazartesi
Sosyalist Metin Oktay
Bir tren seyahatinde Metin Oktay, karşılaştığı Çetin Altan ile sohbet etmektedır.
11 Eylül 2020 Cuma
DEMİREL'İN KAZIĞI
ADAMIN biri Demirel’e karşıymış, sevmezmiş. Bir gün televizyonda Demirel’i görünce, “Konuş konuş, bir gün gelecek kazık bir yerine girecek!” demiş...
* * *DEMİREL başbakan, hemen başbakana hakaretten dava açılır. Dava sürerken “12 Eylül” gelir, Demirel başbakanlıktan indirilir, sürgüne gönderilir... Aradan bir zaman geçer, mahkemeden tebligat gelir, “Hakaret davası karar aşamasındadır.”
Demirel hemen avukatlarını arar:
“Davadan vazgeçiyorum!”
“Aman efendim...”
“Adam benim için ne demişti?”
“Gün gelecek, bir yerine kazık girecek demişti!”
Demirel kahkahayı patlatır:
“Adamın dediği çıkmadı mı?” HASAN PUL
7 Eylül 2020 Pazartesi
AYDIN BOYSAN VE 6-7 EYLÜL
Aydın Boysan'a sordular.
--Aydın abi, biz ne zaman rakıyı limonata bardağında içmeye başladık?Aydın Boysan , cevap verdi.
--8 eylül sabahı !
Biz 6-7 eylülde sadece insanları değil, bir kültürü de kovduk memleketten.
5 Eylül 2020 Cumartesi
KÖYLÜ KURNAZI
Danimarka da çevirmenlik yaparken, 10-12 yaşlarında çocuğu sürekli altını ıslatan bir ailenin çevirmenliğini yapıyorum. Doktor soruyor.
3 Eylül 2020 Perşembe
Rıza Tevfik hainliği
Ürdün’de sürgünde iken Matbuat Umum Müdürü’nün çıkardığı antolojide Refik Halit’den bahsedilip kendisinin adının dahi geçmemesine içerleyen Rıza Tevfik hemen bir telgraf çeker; "Maksat şairlikse şairim, hainlikse sunturlu hainim. O halde neden bu antolojide şiirlerimden bir tek mısra dahi yok. Bunu merak ediyorum."
BAYBURT ZÜLMÜ
Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası konser için Bayburt'a gelmiş. Şehrin ileri gelenleri salon boş kalmasın, ayıp olmasın diye bütün Bayburtluları konsere davet etmişler. Konser icra edilmiş. Konser esnasında salondan çıt çıkmamış.
Gazeteciler konser sonrasında konserden çıkan bir Bayburtluya izlenimini sormuşlar. ‘’Gasteci bey’’ diye başlamış Bayburtlu boynunu bükerek: ‘’Bayburt Bayburt olalı böyle zulüm görmedi...’’ demiş. Gazeteci ikinci soruyu sormuş: ‘’Neden zulüm ağam? Beğenmediniz mi yoksa?’’
Bayburtlu cevap vermiş: ‘’Gasteci bey’’ demiş, yutkunmuş, ‘’Yoh beğenmedim’’ demiş. Sonra nedenini anlatmış: ‘’Gasteci bey, bir kere orkestra Brahms'ın fa minör sonatını çok kötü yorumladı. Bartok'un piyano konçertosunu çalan piyanistte ritm duygusu diye bir şey yoktu. Bütün fa diyezleri fa naturel çaldılar. Sonra; kemanların entonasyonları hem kötüydü hem de farklıydı, bakırlarla yaylıların metronomları uymuyodu birbirine, adeta bir kakafoni vardı ortamda, mahvettiler canım Haydın'ı. Bach'ın solo süitini konservatuar talebesi bile bunlardan iyi çalardı. Orkestra Bayburtluya resmen zulmetti gasteci beğ...’’
ALDATILMA
Adamın birisi karısı tarafından fena halde aldatıldığını öğrenmiş ve o gün de iş için trenle bir yolculuğa çıkması gerekiyormuş. Acı içinde yola çıkmış, trene varmış. Bir kompartımanda bir kişilik boş yer bulmuş. Girip yerleşmiş.
Tren hareket etmiş, adamın kafasından çıkmıyor olay. Sonunda kendini tutamayıp hüngür hüngür ağlamaya başlamış. Yolculardan biri adama derdini sormuş. Bizimki dolu, hemen anlatmaya koyulmuş.
Derdini soran yolcu teselli etmiş:
- ‘’O kadar üzülmeyin! Benim babamın da başından geçmiş böyle bir şey!’’
Diğer yolcular da katılmışlar konuşmaya; her biri, ilk konuşmacıyı onaylıyormuş:
- ‘’Benimkinin de...’’
- ‘’Benimkinin de... ‘’
- ‘’Benimkinin de...’’
Bizimki biraz teselli bulmuş, rahatlamış bir halde sigarasını çıkarmış, çakmağını arayıp bulamamış. Sülaleden aldatılmışlar ordusuna dönerek sormuş:
- ‘’İçinizde ateşi olan var mı, o..... çocukları?’’ OSMAN AYDOĞAN
Mütereddit Mehmet efendi
Bir vakitler Osmanlı zamanında Mütereddit Mehmet Efendi diye varlıklı bir paşazade varmış. Adı Mehmet de, namı mütereddit... Bu Mütereddit Mehmet Efendi kendine bir konak yaptırmak istemiş. Ünlü bir mimarı çağırmış. “Kaç paraysa vereceğim ama bana şöyle namı yürüyecek, görenlerin parmak ısıracağı bir konak yapacaksın” demiş.
Mimar siparişi almış, kolları sıvamış. Para da bol ya, kısa zamanda konağı bitirmiş.
Mütereddit Mehmet Efendi gelmiş, konağı gezmiş. Haremlik selamlık, avlu, mutfak, cariyelerin odaları, hamam falan filan hepsine tek tek bakmış. Çok, ama pek çok beğenmiş. Mimar, “Nasıl buldunuz konağı efendi hazretleri” diye sorunca, Mehmet Efendi cevap vermiş: ‘’Valla mimarbaşı pek beğendim. Yani tek kelime ile aliyülâlâ. Her şey var, hiçbir şey unutulmamış. Lakin kafama takılan bir şey var. Şu üç katlı koskoca konakta tek bir tuvalet var. Ona mana veremedim. Niyedir?’’
Mimar sırıtmış: ‘’Efendim namınız malum, Mütereddit Mehmet Efendi... Zatıâliniz sıkıştığında, alt katta mı yapsam, üst kata mı çıksam, hareme mi dalsam, selamlıkta mı otursam derken altınıza şey edersiniz diye düşündüm efendim. İşte o yüzden tek bir hela ile iktifa ettim...OSMAN AYDOĞAN
KAOS
Doktor, mimar, politikacı oturmuş... “En eski meslek hangimizinki” diye tartışıyorlar. Doktor: “Adem’in kaburga kemiğini çıkartarak Havva’yı yaratan Yüce Tanrı’nın yaptığı iş cerrahlıktı. İlk meslek hekimliktir.” Mimar: “Mimarlık hekimlikten de eskidir. Evren kaos içindeydi. Tanrı, her mimar gibi dünyayı önce yaşanılır hale getirdi. En eski meslek mimarlıktır!” Politikacı ise durur mu, hemen atılıverir: “Bir dakika beyler. Kaostan söz ediyorsunuz!. O kaos, kimin eseri söyler misiniz?
BÜYÜK MUHTAR
Mısır ve Nasır
Başkan Nasır kendisi hakkındaki karikatürlere ve fıkralara çok sinirlenirmiş. Bu fıkraları belli bir kişinin uydurup yaydığını öğrenince öfkesi bir kat daha artmış. Polis şefini çağırtmış... Fıkraları icat eden kişinin acele bulunmasını istemiş.
Bir hafta sonra polis şefi tutukladığı adamla birlikte Başkanlık Sarayı’na gelmiş. ''Sayın Başkan, demiş, sizinle ilgili fıkraları uyduran kişi işte bu...'' Nasır adamı baştan aşağı bir süzmüş: ''Sen, demiş gerçekten benimle ilgili fıkraları uyduran kişi misin?'' ''Evet, demiş adam...'' Nasır bunun üzerine peş peşe kendisiyle ilgili fıkraları anlatmaya başlamış... Her birinin sonunda adama: ''Bu fıkrayı da sen mi uydurdun?'' diye soruyormuş... Her defasında da aynı yanıtı alıyormuş: ''Evet efendim ben uydurdum...'' Nasır sonunda: ''Sen de benim gibi Mısırlısın, ülkeni de benim kadar sevdiğini tahmin ediyorum, neden bunu yapıyorsun, Mısır’ı büyük, özgür ve saygın bir ülke haline getirdiğimi biliyorsun...'' deyince adam şöyle bir yutkunmuş: ''Bakın efendim, işte bu fıkrayı ben uydurmadım'' demiş...
G. Bernard Shaw
İkinci Dünya Savaşı başlamış ama İngiltere henüz savaşa girmemiş. Bir gazeteci Bernard Shaw’a sorar: ''İngiltere İkinci Dünya Savaşı’na girmeli mi?'' Bernard Shaw der ki: ''Birinci Dünya Savaşı’nda üç imparatorluk yıkıldı. Çarlık yıkıldı, Osmanlı İmparatorluğu yıkıldı, Avusturya - Macaristan İmparatorluğu yıkıldı. Eğer bu savaşta da Büyük Britanya İmparatorluğu yıkılacaksa girelim o savaşa...'' O zaman der ki gazeteci: ''Siz sürekli basın özgürlüğünün yetersizliğinden yakınmaktasınız. Oysa imparatorluğumuz batsın bile diyebiliyorsunuz. Nasıl olur da hâlâ basın özgürlüğü yok diyebilirsiniz?'' Shaw gülümser: ''Siz benim neleri söylediğimi biliyorsunuz ama neleri söyleyemediğimi bilmiyorsunuz...'
2 Eylül 2020 Çarşamba
Sakallı Celal ve komitern
sakallı celal, Vedat Nedim Tör'le komünist enternasyonalin dördüncü kongresine katılır..Sovyet delegasyonuyla derin sohbetlere girer ve sovyet temsilcilerini hayretler içinde bırakır.Bu bilginin kaynağını da açıklar.
--devrim sizin ülkenizde yapıldığı halde marksizmi bizlerden az biliyorsunuz diye üzülmeyin. siz gece gündüz çalıştığınız için okumaya vakit bulamamışsınız. sizin kadar çalışmadığımızdan biz de oturup bol bol marksizme kafa yormuşuz. hepsi bu!" Orhan Karaveli31 Ağustos 2020 Pazartesi
Bert Lahr'ın beyaz saçları
Ünlü aktör Bert Lahr'a yönetmenlerden biri "Artık yaşlandın, saçların bembeyaz oldu, bu rolü sana veremeyiz" dediğinde, aldığı cevabın güzelliği ve derinliği unutulamaz:
"Damın karlı olması, evin için20 Ağustos 2020 Perşembe
KARIMA MEKTUP
Karım bekleme,Savaş bu,
Belki gelirim.
diye yazdığım ''Karıma Mektup '' adlı şiir ben askerdeyken Varlık Dergisinde yayınlandı. '' Seni komutan çağırıyor '' dediler. Gittim yanına. Masasında Varlık dergisi.
--Faik Baysal sen misin ? dedi.
--Evet komutanım dedim.
--Peki, evli misin?
--Hayır komutanım dedim.
Masasından fırladı, gözleri öfke kusuyordu.
--- Olmayan karına nasıl şiir yazarsın ulan? Askeri savaştan soğutmaya mı çalışıyorsun, hain herif !
FAİK BAYSAL
11 Ağustos 2020 Salı
RAHİP
...Bununla ilgili bir anımı paylaşayım. Bir defasında yüksek dereceli bir rahip oyunumu izlemeye geldi ve kahkahalar attı, hararetle alkışladı. Gösteriden sonraki ilk pazar, kilisedeki vaazından sonra aynı gösteriye gelen bir kadın, oyuna dair sitemde bulunmuş. Rahip, buna cevaben şöyle demiş: “Sen hiç Vahe’nin kiliseye gelip de benim işlerime karıştığını gördün mü? Sen niye onun işlerine karışıyorsun?” vahe berberian
Lübnan üzerine..
Lübnan'da okuma-yazma oranının düşük olması ve savaşta okulların sığınağa dönüşmesine atıf yapılıyor.
Halka göre, savaş sonrası Nasrallah artık 'heykeli dikilmeye layık' bir adam, zira tüm Şiileri okullara sokmayı başardı.
Yoksulların yaşadığı Ain el-Rummaneh’te konut fiyatları patladı. İsrail’in sahildeki yüksek binaları bombalamasının ardından buradaki gecekondular, deniz manzaralı oldu da.
Arkadaş cenazesi
Yusuf Eksi, İhsan Yüce’nin Cenaze Törenini Anlatıyor: “Can (Yücel) ağabey Doğancılar’dan aşağıya doğru gidiyordu. ‘Can ağabey, bekle geliyorum!’ deyip onu arabaya aldım, yola koyulduk. şaşırdım. ‘Yahu ağabey, merak ettim, mezarlığa niye gelmedin?’ der demez. Bana: ‘İnsan arkadaşını gömer mi yahu?’ dedi…
sultan namazı
Sultan III. Selim (1789-1807), bir Ramazan günü görkemli saltanat kayığıyla Kağıthâne Deresi’nde dolaşırken gözü kıyıda sofra kurmuş “demlenen” birkaç kişiye takılır. Dere kenarında keyifle otururken karşılarında birden Saltanat Kayığını gören bu “günahkârların” uğradıkları şaşkınlığı bir düşünün. Ne yapsınlar? İlk işleri, hemen “işret tepsisi”nin üzerine bir örtü atmak ve akabinde namaza durmak olmuş. Atası Sultan V. Murad gibi, içki yasağı koyan ve eskaza içki içenleri gördüğü zaman hemen kellelerini vurduran sert bir kişiliğe sahip olmayan III. Selim, kayığını bu sözde mümin kişilerin önünden geçerken mahsus yavaşlatmış, muzipçe tebessüm ederek. Adamlar hâlâ ayakta, bir türlü secdeye varamıyorlar. Zira, eğer eğilirlerse, o telaş içinde, örtü altında gizledikleri dem kadehleri ve içki sürahisine çarpabilirler, çıkan şangırtılar da suçlarını ifşa edebilirdi. İyisi mi, ayakta namaz ve duaya devam. Padişah, gülerek yanındaki nedimlerine dönmüş ve sormuş. “Bu namazın hiç rüku ve secdesi yok mu?” İçlerinden birinin cevabı da çok hoş: “Efendim, ne yapsınlar mazurdurlar. Secde edecek olurlarsa bir daha başlarını kaldıramayacaklarından korkuyorlar.
HIRVAT ALAYI
Bir de Muyo bahçeye salıncak asmış, sallanıyor da sallanıyor. “Ne yapıyorsun be? Bu yaşta savaşta sallanılır mı bahçede?” diye soruyorlar. “Dur be kardeş, keskin nişancılarla alay ediyorum” diyor.
STALİN FIKRALARI
Üst düzey bir Kızıl Ordu subayı, Sovyet mareşali Rokosovski (1896-1968) hakkında Stalin'e rapor verir. Meşhur kumandan çok güzel bir kadınla görülmüştür, ama bu kadın karısı değildir. Stalin'e "Ne yapalım?" diye sorarlar. Stalin'in cevabı kısa ve nettir: "Kıskanalım".
* Ünlü amiral İvan İsakov (1894-1967) Stalin'den telefon alır. Stalin İsakov'un deniz kuvvetleri komutanlığına getirileceği müjdesini verir. İsakov "Yoldaş Stalin, ama biliyorsunuz, bir bacağım yok" der. Stalin'in cevabı yine nüktelidir: "Dert etme, bir önceki deniz kuvvetleri komutanının da kafası yoktu ama işini yapmasına engel olmadı bu".
kosova 2. dünya savaşında..
2.ci dünya savaşında kosova da bir köy kahvesi...93'lük Abdürrezzak, ‘‘Almaz be’’ der. Abdürrahim, ‘‘Niye almaz be, almiştır dunyayı’’ der. Abdürrezzak, ‘‘Almaz dedım almaz. O gizli bir Müslümandır’’ diye diretir. Rahim geri çekilmez: ‘‘Müslüman deildır be, atar senı Yahudiler gibi firına da yapar sappun.’’ Abdürrezzak şaşkındır, ‘‘Nasıl sappun?’’ diye sorar. Abdürrahim, ‘‘Yapar kalıp kalıp sappun, nasilı masilı yoktur’’ der. Abdürrezak'ın yanıtı tam Arnavut direnişidir:
‘‘Köpürenin anasinı avradinı ..6 Ağustos 2020 Perşembe
Sevda Ferdağ'ın süt banyosu
Ç ekimden sonra Sevda Ferdağ, süt banyosunun çok yararlı bir şey olduğundan söz edip, vücudunun inanılmaz bir şekilde gençleştiğini söyler. Oysa ki vücudunun gerilmesine neden olan süt değil, kireç kaymağıdır. Settekiler süt bulamayınca, yönetmen korkusundan kireç kaymağını eriterek koymuşlardır küvete. Yılmaz Atadeniz, bu olay için ‘Az kalsın kadını yakacaktır’ der.
Korsan ve İskender
Maradona ve papa
23 Temmuz 2020 Perşembe
3 NAL VE ŞAİRLER
schopenhauer bilgisi
İranlı taksici
ilham
21 Temmuz 2020 Salı
DAVET
KARŞILAŞMA
20 Temmuz 2020 Pazartesi
MUKİM TAHİR
SPİKER ŞAİRLER
ALİ RIZA SEPTİOĞLU
AP saflarına veda edince, bir anda kendini, rüyasında bile göremeyeceği bakanlık koltuğunda buldu. Çünkü Bülent Ecevit'in hükümet kurabilmek için o 11 vekilin oyuna ihtiyacı vardı..
Meteorolojiden Sorumlu Devlet Bakanı olunca kırmızı plakalı araba kapısına dayandı. İlk şaşkınlığı, arabaya binip arka koltuğa bağdaş kurduktan sonra yaşadı. Ön koltuğa oturan koruma polisini azarladı :
"Ula gavat, bakan sen misin ben miyim ?!.."
İkinci şaşkınlığı, makam odasında otururken görevlinin sık sık kapıyı açıp, "Buyrun efendim, bir arzunuz mu var ?" diye sorup durmasıyla yaşadı. Septioğlu sinirlendi :
"Ne o içeri girip duruyorsun ? MİT misin, CIA mısın ? Bir rahat versene.."
"-Efendim, ama zile basıp siz çağırıyorsunuz ?.."
"-Ne zili ? Ben zile mile basmıyorum !.."
Odacı, utana sıkıla bakana ayağının altındaki zili gösterdi. Septioğlu, orada zil olduğunun bile farkında değildi..
Septioğlu'nu kutlamaya gelen müritleri sordular : "Şıhım, ne işine bakarsın ?.." Yanıtı kısa oldu : "Havaya, suya.." Meteoroloji diyemezdi ya !
Müritleri, Elazığ'a döndüler, gördüklerine haber verdiler : "Şıhım, Allah'a yaklaşmış !.."
Ortaokul mezunu olan Septioğlu, meteorolojiye müthiş ilgi gösteriyordu. "Acaba meteorolojinin tahminleri doğru muydu ?.." En çok merak ettiği buydu !.. Zaten genel müdürü de görevden almanın çaresini arıyordu. Bir gün memleketini aradı. Zaten bir zamanlar belediye başkanlığı yaptığı Palu'dan hiç kopmamıştı. Çok sayıda hemşehrisini meteorolojide işe yerleştirmişti.. Aklına bir plan geldi. Palu Belediye Başkanı'nı arayıp sordu. Palu'da yağmur yağdığını öğrenince Meteoroloji Genel Müdürü'nü arayıp Palu'daki hava durumunu sordu. Genel Müdür hemen karşılık verdi : "Palu'da hava, az bulutlu ve açık, yağış yok.."
"-Şimdi seni yakaladım, bilemedin !.."
Genel müdürün görevden alınması için hemen yazı yazdı ; gerekçesi de bu olaydı !..
şair soyguncu
Hapisten çıktığı gün, Kara Bart ile kendisini kapıda bekleyen gazeteciler arasında şu konuşma geçer :
"-Bir daha suç işleyecek misiniz ?"
"-Hayır."
"-Şiir yazacak mısınız ?"
"-Suç işlemeyeceğimi söyledim ya !.."
14 Temmuz 2020 Salı
ORHAN VELİ'NİN ARUZ ŞİİRİ
var mı' diyor.
'Var.'
‘Bir tane lütfetmez misiniz?’
Orhan nazlanmıyor.
‘Hay hay, üstadım’ diyor. Başlıyor okumaya. Orhan’ın birkaç aruz şiiri olduğunu biliyorum. Bunlardan Efsane adlı rubaisini okumaya başlıyor. Belleğimde kaldığı kadarıyla aşağı yukarı şöyle bir şey olacak: “Bir zamanlar bu gamhanede bir
üstünde doğar rengârenk... Bu çağıltıyla büt
Şiirin adı Efsane'dir.
'Çok güzel...’ diyor Yahya Kemal. Sonra duruyor, birkaç söz daha söylemek
gereğini duyuyor:
‘Orhan Bey, biraz daha gayret etseniz, bu sahada bizi geçeceksiniz.’
‘Üstadım, biz bunları ciddiye almıyoruz ki, karalama olsun, alay olsun diye yazıyoruz.’